4. Bölüm

10.2K 241 58
                                    

İyi okumalar♡

Cumartesi, 16:34

Akşin'den

Resmen Pamir ile buluşuyordum. PAMİR İLE BULUŞUYORDUM!

Erken olabilirdi ama umrumda bile değildi. Heyecanlıydım, korkuyordum, içimde çok karmakarışık bir duygu karmaşası vardı!

EY GÜZEL ALLAH'IM ŞU KULUNA NE GÜZEL ŞANS VERİYORSUN YARABBİM.

Hızlı hızlı hazırlanmıştım. Önce duş alıp kendime gelmiştim. Ondan sonra siyah , dantelli iç çamaşırımı giymiştim. Üzerime de siyah normal bir sütyen geçirmiştim. Onun üzerine de beyaz şortlu tulumumu giyip, saçlarımı düzleştirmiş, hafif makyaj yapmıştım.

Son kez aynadan kendime bakıp saçlarımı düzelttim. Ayakkabılıktan çantamı alıp çıktım.

Gelmem gereken yere gelmiştim, arabamı yol kenarına park edip kafeye girdim. İçeri girdiğimde ışıklar gözümü almıştı. İçerisi fazla karanlık olduğundan çokca ışıklandırma vardı. Pamir teras katındaydı. Gözlerim merdivenleri bulduğunda hızlıca oraya yürüdüm.

Merdivenleri çıktığımda, teras katının tam köşesinde, denize bakan tarafta oturan Pamir'i gördüm. Gülümseyip ona doğru yaklaştım.

Yanına vardığımda bana baktı. Gözleriyle baştan aşağı süzdü. Salak salak onun yüzüne bakarken kendime geldim.

"Selam."

"Selam, otursana."

Çantamı masaya bırakıp sandalyemi çektim ve oturdum. Fazla geriliyordum. Stres bütün vücudumu ele almıştı.

Ela gözleri, benim ela gözlerime pür dikkat bakıyordu. Utanma Akşin, utanma.

"Birbirimize benziyoruz." dedi düz bir sesle. 

"Bunu söylemiştim." dedim, düz bir sesle.

"Ee, ne içersin? Aç mısın?"

"Aç değilim. Ama Churchill içerim."

Pamir garsonu çağırarak siparişi söyledi. O da Türk kahvesi istemişti. Tam bir kahve aşığıydı. Özellikle Türk Kahvesi.

Bunları nereden biliyorum, orasını karıştırmayın.

"Ee, kısa bir anonimlik oldu ha?" diye sordu. Utanarak gülümsedim.

"O konuyu açmasak mı?"

"Ne konuşalım? Ha, beni nasıl gördün? Nasıl sevdin, hoşlandın? Daha doğrusu nasıl her şeyimi biliyorsun?"

Beklemediğim bir soruydu. Bu çocukla anonim olarak konuşmak daha kolaydı anasını satayım. Şuan aşırı utanıyordum ve bu utangaçlığın vücuduma da yansıdığından emindim.

"Üniversitenin kafeteryasında gördüm demiştim. Dikkatimi çektin. Hiç de böyle aman aman duyup görmemiştim seni. Merak ettim. Sordum soruşturdum, araştırdım. Her şeyini yavaş yavaş öğrendim. Yeri geldi takip ettim, gittiğin yerlerin, sevdiğin şeylerin listesini yaptım. Ailenin soyağacını çıkardım. Seni böyle böyle tanıdıkça hoşlanmaya başladım. İlk başlarda yakışıklı bulmuyordum, şimdi gözüme aşırı yakışıklı geliyorsun."

Dosdoğru her şeyi anlatmıştım. Dürüst olmaktan zarar gelmezdi. Sevgimi saklayacak, utanacak ve sıkılacak değildim. İyi gelmişti her şeyi söylemek. Konuşmaya devam ettim.

"En sevdiğin yemek İskender, en sevdiğin içecek sade Türk kahvesi. En sevdiğin renk yeşil ve siyah, sarı renginden nefret edersin. Kıyafetlerinin çoğu siyah, beyaz ve kırmızı. Oğlak burcusun, yükselenin Başak ve ay burcun İkizler. Savcı olmak istiyorsun ama Üniversiteyi bitirdiğinde Babanın işlerinin bir kısmını alacağın için avukatlığı da düşünüyosun. Aamir Khan'ın filmlerini çok seversin. En sevdiğin tür Bilim kurgu ve macera. Kitap okumayı hayat biçimi olarak görüyorsun. Dostoyevski okumayı çok seviyorsun. Koyu Atatürkçüsün. Kırmızı çizgin ve prensiplerin var. Bu kafeye ve okulun yanındaki kafeye sıkça gidiyorsun. Evinin yakınlarındaki parkta oluyorsun genellikle. Fitness'a gidiyorsun. Galatasaray'ı her şeyden çok seviyosun."

Duydukları karşısında dona kalmış gibiydi. Beklemiyordu belli ki. Gülümsedim.

"Ağzım yoruldu, sonra beni bana anlat dersen yine anlatırım." dedim alaycı tavırla.

Beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn

Diğer Yarım | Yarı TextingTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon