11.Bölüm

731 63 40
                                    

[11]Bazen Bilmek Üzücü Olabilir

Kim Cha Young

Birini sevmek bazen, yağmurdan sonraki toprak kokusunun huzurunu iliklerinize ilmek ilmek işleyebilir. Onu izlerken saç telinden gülüşüne, kalbindeki kırıktan en küçük mutluluğuna kadar ezberlemenize de neden olabilir. Belki de aşkın en mükemmel hali, onun da aynı şekilde sizi sevmesinde saklı değildir. Onu olabilecek en iyi şekilde sevmenizde gizlidir. 

Fakat bazen aşk, kırıcı da olabilir. Onun kalbi düşündüğünüzden daha uzak, dokunduğunuz gerçek onun sadece aynadaki donuk yansıması olabilir…

Radyodan yayılan yavaş müzikle gözlerimi kapattığımda, derin bir nefes alırken çenemi kendime çektiğim dizlerime yasladım. Rüzgâr serin olsa da şiddetli değildi ve yüzümdeki her santimi nazikçe okşayıp geçmesini seviyordum. Ilık fakat aynı zamanda serin sayılabilecek son havalardı. 

Sınavlar ve ödevlerin bitmesinin ardından bizim için ödül sayılabilecek tembellik zamanında hep beraber kampa gelmiştik ve keyiften dört köşeydim. Gözlerimi yavaşça araladığımda, yanımda benim gibi yüzünde hafif bir gülüş olan Yeo Bin başını dizlerime yaslamıştı ve ben ne demek istediğini anlayıp bacaklarımı uzattığımda, başını oraya yerleştirmişti. Üzerimizden koca bir yük kalkmış gibi hissediyorduk. İlk sınavların bitmesi bizi mezuniyete bir adım daha yaklaştırmıştı. 

Parmaklarım sırtına gelen koyu, yumuşak saçlarını hafifçe okşarken çadırları kuran ağabeylerime çevirdim bakışlarımı. İşleri bitmek üzereydi. Bu geçen yaklaşık iki haftalık zamanda, ağabeylerimiz Yoongi’nin es geçemeyeceğim katkıları ile Jungkook’a biraz daha alışmışlardı ve mutluydum. Arkadaşım olan birini kabul etmeleri beni sevindiriyordu. Artık gözlerinde iki küçük civciv değil, üç küçük civciv sayılırdık. En azından önceki gibi huysuzluk yapmıyorlardı.

“Siz iki tembel öylece duracak mısınız yani?” Jungkook arka tarafımızdan sitemle konuşup saçımı çektiğinde sinirle ona döndüm. “Ya! Öylece durmuyoruz ya. Tembellik ediyoruz. Bence hak ettik.” Omuz silkip konuşmuştum. Sahte sinirim geçtiğinde yeniden önüme döndüm ve gülümseyip konuşurken TaeTae ile çadıra devam eden Yoongi’ye bakmaya devam ettim. Güldüğünde kısılan gözlerinde kendi yansımamı görebilmem için daha ne kadar zaman vardı? Beni görmesi için ya da…

Kafama aniden bir şey çarpması ile sıçradığımda, uyuşmuş Yeo Bin’de birden gözlerini açmış ve kaşlarını çatıp bunun sorumlusunu bulmaya çalışarak bakınmıştı. Yan tarafıma düşen kozalağı aldığımda Jungkook’un sırıtıp bana baktığını gördüm. “Sizi kolayca rahat bırakacağımı mı sandınız? Hele sen…” işaret parmağı ile beni gösterirken kafasını yana eğip dilini dudaklarında gezindirdikten sonra devam etti. “Senin modelin oldum ben. Bana yardım etmelisin.”

Gözlerimi devirip ona dil çıkardığımda, Yeo Bin onaylamaz şekilde başını iki yana sallarken daha da doğrulmuş ve oturur pozisyona gelip bağdaş kurmuştu dizleri ile. “Seni fırsatçı.” Dedi sitemle ama gülümsüyordu aynı zamanda. Son zamanlarda Taehyung’da olan bir takım değişikliklerle mutluluktan uçan küçük bir kelebek gibiydi. Belki Jin ağabeyim, Yoongi ya da Jimin pek farkında değildi, hatta TaeTae bile farkında değildi ama biz farkındaydık. Son zamanlarda Yeo Bin’in yanında eskisi gibi değil daha çekingendi. Daha dikkatliydi ve Yeo Bin’i izlerken onu sürekli yakalıyordum.

“Ben mi fırsatçı oldum şimdi?” Jungkook sırıtıp konuşurken rahatımı bozup yerimden kalktım ve az evvel bana attığı kozalağı ona fırlatırken ona ilerlemeye başladım. Ama o, attığım kozalağı havada yakalamış ve bana dil çıkarırken geri geri gitmeye başlamıştı. Yeo Bin ise olduğu yerden eğlenerek bize bakıyordu. Bugün için hareketli olacak kadar bile enerjisi yoktu. Uzun saatlere kadar yapmaya çalıştığı projeler enerjisini tüketmişti. “Cha Young. Benim yerime de kozalak atar mısın? Az evvel rahatımı bozdu.” Dedi yalnızca kıkırdarken.

Dès Vu ❧ YoongiWhere stories live. Discover now