56.Bölüm

419 49 25
                                    

[56]Düşüncelerimiz ve Gerçekler

Kim Cha Young

Hayatımızdaki sınırları belirleyen şeyler çoğu zaman kendi düşüncelerimizdir. Bir şeyler hakkında bildiğimiz şekilleriyle olayları sıralarız ve sonuca ulaşırız ama bazen sonuç pek aklımızdaki senaryoya uygun olmaz.

Benim aklımdaki sahne ve senaryoda böyle değildi elbette. Eğer olayları anlatmak bana kalsaydı Jin ağabeyimi, TaeTae'yi ve Jimin'i karşıma alır, sakin sakin anlatırdım tüm olanları. Bunu izin almak için değil de, hislerimi onlarla paylaşmak için yapardım. Özellikle de mutluluğuma ortak olmalarını isteyerek yapardım bunu. Bunlara rağmen hemen onay alamayacağımı aklımda biliyordum.

Başta bunu gizlediğimiz için bize tepki göstereceklerdi, ardından da Yoongi ile arkadaş oldukları için bir yerde bizi anlayacaklardı. Anlamaları için uğraşacaktım. Birbirlerini kalpten seven insanlar, nihayetinde birbirlerini kalplerinde anlarlardı.

Bu sırada da duygularımın ardında duracaktım ve onlar bize küsse dahi onlarla konuşmaya çalışacaktım. Pes etmeyecektim ve her şey güzel olacaktı. Bunlar benim düşüncelerim, benim engellerim ve benim zorluklarımdı. Aşamalı bir sistemle bu ilişkiyi kabul edeceklerine inanıyordum ve böyle pat diye her şeyin ortaya döküleceğini beklemiyordum.

"Her şey böyle oldu." Yoongi, yanımda o kadar sakin görünerek oturuyordu ki onun sakinliğinin yarısına bile sahip olsam bir şeyler söyleyip halledebileceğime emindim fakat sadece sakin göründüğünü biliyordum. Elimi sıkıca kavrayan eli gerginlikten buz kesmişti ve kaskatıydı aslında. Sadece bunu kontrol etmeyi güzel bir şekilde başarıyordu.

Olanları anlatırken bir kere bile tereddüt etmemiş, ne diyeceğini kestiremediği bir an olmamıştı. Yoongi'den daha da etkilenmemin yanında bir tepki beklerken, ne yapacağımı bilemiyordum. Ağabeylerimin olumsuz bir tepkisi beni çok ama çok üzerdi, yine de onu seviyordum ve bu duygunun arkasındaydım.

"Yani..." Jin ağabeyim baş ve işaret parmakları ile burun kemerini sıkarken başını masaya eğdi ve bakışlarını şöyle bir masada gezdirdi. Sapasağlam duran kâselere ve yemediğimizden soğuyan yemeğe baktı. Ardından "Siz berabersiniz öyle mi?" diye sordu tekrar. Bu soruyu kaçıncı kez sorduğundan emin değildim.

"Evet." Bu kez cevabı ben vermiştim ama sessizlik can sıkıcıydı.

"Cha Young. Bizimle gelir misin?" TaeTae, boğuk sesiyle bana bakarak konuşunca neden böyle dediğini anlamasam da hızla başımı salladım fakat vücudumun geri kalanı uyuşmuş gibiydi. Kalbim hızla çarparken oturduğum sandalyeden kalktım ve Jin ağabeyim ile o da benimle birlikte kalktı. Kimse bir şey anlamış değildi, kalan herkes birbirine bakıyordu. Yoongi ise anlamasa bile elimi bırakmadan önce güçlü bir şekilde sıkmıştı, 'ben buradayım' der gibi.

Adımlarımı içeri yönelttiğimde, nereye gitmem gerektiğinden çok emin olamamıştım ama Jin ağabeyim merdivenlere yönelerek bana da yolu göstermiş oldu. Jimin'in, TaeTae ve Yeo Bin'i öğrendiği zamanki tepkisi gibi bir tepki bekliyor olsam da, bu neyin nesiydi anlayamıyordum. Ne yapmaya çalıştıkları hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Jin ağabeyim odasına girip kapıyı açık bırakınca, ördek ailesi gibi ilerleyip biz de onun gibi odaya girdik ve en son giren Taehyung kapıyı kapattı.

"Gel bakalım. Otur." Sakin bir sesle konuşup, gri bir yatak örtüsünün serili olduğu geniş yatağında yanını pat patlayınca çekinerek yanına ilerledim. Ne demem gerektiğini bilmiyordum bu yüzden sadece konuşmalarını bekliyordum. Üçümüzde yatağa yerleşip bağdaş kurduğumuzda, sessizlik bir süre daha devam etti. Sessizliği bozan şeyse en sonunda dayanamayıp onlara karşı yönelttiğim soruydu.

Dès Vu ❧ YoongiWhere stories live. Discover now