18; aramızda bir şey olmasından korkan sensin, ben değil.

2.2K 230 139
                                    

18; Aramızda Bir Şey Olmasından Korkan Sensin, Ben Değil.

Annemin, o mini mini burnu, koyacak yer bulamadığı pek naif elleri, hafif kararsız duruşuyla buraya, bu mahalleye gelebileceğine ihtimal vermedim. Kangin'in çağırması üzerine annemin beklediği yer olan sokak kapısına yürürken bir yanlışlık yaşandığını düşündüm, bir başkasını görmeyi bekleyerek kapının önündeki kişiyle karşı karşıya geldiğimde annemi görmek şaşkınlığıma mutluluk kattı, benim için buralara kadar gelmişti, suratında tedirgin bir ifadeyle evin içine göz atıyordu, ev halkının meraklı bakışlarına bir saniye olsun karşılık vermeden kimisi bozuk kimisi eski eşyalarda tuttuğu bakışlarını bana çevirdi sonunda, "Anne, neden geldin buraya?" diye sordum. "Seni merak ettim," deyip evin babasından annesine, oradan büyük oğluna hor gören bir bakış fırlattı. "İyi ki de gelmişim, değil mi?" dedikten sonra kurumla kıpırdadı. Kangin, anneme doğru iki adım atarak kabadayı sıfatıyla, açık konuşmasını emredince işlerin daha fazla kızışmaması amacıyla annemi dışarıda konuşmaya ikna ettim, tam o sırada arkadaşım odadan çıkıp yanımıza geldi. "İyi akşamlar." İkisinin ilk karşılaşmasının kontrolüm altında gerçekleşeceğine dair planlarım oracıkta suya düştü, yine de idareyi elden bırakmadım. "İşte tanışmış oldunuz," dedim, "Arkadaşım Jungkook," diye takdim ettim sonrasında, ikisi de birbirine araştırarak baktı, "Jimin senden çok bahsetti," dedi annem. "Ah, öyle mi?" diye sordu o da laubali bir şekilde. Bunu bir tanışma faslı olarak saymadığını, üçümüzün en kısa zamanda bir şeyler yapmamız icap ettiğini izah ettikten sonra izin isteyerek benimle gitmesi gerektiğini söyledi, ev halkı beni başlarından atmanın mutluluğuyla iyi akşamlar diledi, annem gelmeden önce odasında beni öpücüklere boğan arkadaşımla son bir kez daha bakışmaktan kaçınarak evden çıktım.

Sahilde bir yerde bir kafeye girdik, yemekler gelmeden konuşmaya başladı. "Babanın telefonlarını açmıyormuşsun. Haliyle seni merak etti. Ona telaş edilecek bir durum olmadığını söyledim aslında. Zaten Bay Shim her saniye başında, nerede olduğunu da ne yaptığını da bize söylüyor, arkadaşın da yanında, bir iki gün kafa dinlemek sana iyi gelir, gençsin sonuçta. Bak şimdi velin gibi geldim eve, haber bile vermeden, arkadaşının ailesi kim bilir neler düşünmüştür senin benim hakkımızda. Ama işte babanı biliyorsun, iyi olduğundan emin olmak istedi, ısrar edince kabul edip geldim buraya." Önüne konulan eti kesmeye başlarken "anlıyorsun değil mi" diye ekledi. "Senin de karnın açtır, yesene." Ağzına bir lokma koydu. "Öyle bir evden ne beklenir." Midesi bulanır gibi yüzünü buruşturdu. "Hepsini baban ödeyecek merak etme," deyip göz kırptı. "Okuldan sonra bir yerde yemek yedim," dedim, ama bir yandan da elim çatal bıçağa gitti. "Biliyorum," dedi garsona el işareti yaparak, sanki benim iyi olup olmadığıma bakmaya değil yemek yemeye gelmişti. "Kırmızı şarap istiyoruz," dedi gelen garsona, sonra bana döndü, "değil mi canım?" Fark etmez derce omuz silktim, garson uzaklaşınca bana doğru eğildi. "Babanla küs mü kalacaksın?" diye sordu. "Ben kimseyle küs değilim. Dediğin gibi kafa dinliyorum," diye açıkladım kendimi. "Sen olmayınca eve girmek istemiyormuş. İki gecedir şirketin arka sokağındaki otelde kalıyormuş." Şarabından bir yudum aldı. "Bana asistanı söyledi." Bir yudum daha içti. "Aslında ben sormuş olabilirim." O böyle hoşbeş ederken hiç beklemediği bir soru sormaya hazırlandım, benim için sorması ne kadar zorsa onun için de cevaplaması zor olacak diye düşündüm. "Anne, sen hamile misin?" Büyük bir şokla ağzındaki şarabı bardağa tükürdü, birkaç defa öksürdü, sesi titreyerek nereden anladığımı sordu, bu soruyu sormayı ne zamandır düşünüyordum bilmiyorum, galiba aklıma geldiği gibi dudaklarımdan dökülmüş olmalı, o gece aralarında konuştukları ama bana söylemekten korkuyla kaçtıkları mevzubahis "test" ancak bir hamilelik testi olabilirdi zannımca. "Baban söyledi kesin. Kendim söyleyeceğim dedim ama laftan anladığı mı var? Ne acelesi varsa!" Babamla aramızda böyle bir konuşmanın asla yaşanmadığını söylemek nedense istemedim, dikkatim çok başka yerdeydi. "Abi oluyorum, öyle mi?" diye sordum teyit etmek isterce. "Ah, elbette. O senin mini mini kardeşin." Gözleri büyüdü, şimdi yalnızca bu konuda konuşmak istiyor gözüküyordu. "Alkol alman hiç doğru değil o halde," deyip bardağını kendi önüme çektim. "Peki babam seni neyle tehdit ediyor? Kardeşimle alakası ne? Benim öğrenmemden korktuğunuz şey bu mu?" Her soruda gözlerini daha fazla kırpıştırıp yutkunuyordu, derin bir nefes alıp şarabından yudumladı. "Evet," dedi kekeleyerek. "Baban kardeşin olmasına sert tepki vereceğini düşünüyor. Onu kıskanırmışsın, baban da sana çok düşkün biliyorsun. Senin üzülmeni istemiyor." Titreyen eliyle tuttuğu bardağı yavaşça masaya koyup ellerini birbirine kenetledi, sakin gözükmeye çalışıyordu. "Seni neyle tehdit ediyor?" diye tekrarladım sorumu, kafamda her şeyin netleşmesini istiyordum. "Kürtaj olmazsam..." diye başladı, sözünü tamamlayamadı, sanki bir şey onu konuşmaktan menediyordu, zaten bu kadarı yeterliydi, aklıma türlü türlü ihtimalleri getiren olay buydu demek, benim bir kardeşim oluyordu, ikisinin tekrar bir araya gelmesi fikri gizli hayalim olmaktan çıkmıştı, işte şimdi ikinci çocukları annemin karnında büyüyüp gelişmeye başlamıştı. İki elini de ellerim arasına aldım. "Öyle bir şey olmayacak, merak etme. Ben izin vermeyeceğim," dedim. Bu desteği hak etmediğini haykırmak istiyormuşcasına başını iki yana salladı, fakat ağzı başka diyordu. "Sen harika bir abi olacaksın."

shameless friend,, kookminWhere stories live. Discover now