İki Ölü Eski Sevgili

283 4 0
                                    

Dışarıda top oynadığımız sıradan bir gündü... Karşı mahalle çocuklarıyla top oynuyorduk. Cenk yine yoktu gelmemişti maça, kim bilir neredeydi... Ya dut ağacına dalmaya gitmiştir yine, ya da sapanla kuş vuruyordur, hep öyleydi zaten... Hareketli bir yapısı vardı, gözü pek bir çocuktu, korkusuzdu. Bunu o maç yaptığımız gün bir kez daha anladım. Mahallede gazozuna maç yaptığımız o gün karşı mahallenin çocuklarından biri sert bir faul yapmıştı bana ,yere kapaklanmıştım acı içinde sonra o hırsla kalkıp çocuğa bağırdım, o da faul yaptığı yetmiyormuş gibi bir de beni itti tekrar, yine yerdeydim... Ağlıyordum sinirden, çocuk benden irice ve yaşça da büyüktü zaten, elimden bir şey gelmiyordu, çaresizce ağlıyordum. İşte sonra Cenk'in sesini duydum. "Ne oluyor lan, kim vurdu lan benim kardeşime" diye bağırıyordu. Sonra beni iten çocuğa koşarak öyle bir yumruk attı ki, çocuk benden beter yere yanıma kapaklanmıştı. Cenk yerde ki çocuğa vurmaya devam ediyor, ayırmaya çalışanlarda onun yumruklarından payını alıyorlardı. Çocuk yerde, "Abi vurma, ne olur vurma yeter" diye ağlamaya başladı. Yerden kalkıp Cenk'i geri çektim, bana vurmadı tabii, gücüm yetmiyordu ama zor bela engel oldum. Çocuk da hızlıca kalkıp kaçtı zaten. O gün Cenk beni böyle korumuştu işte, öyle cesur öyle gözü kara bir çocuktu, on bir yaşındaydı ama koca bir adam gibiydi yüreği...

Olay yerine giderken, bu anımız gelmişti aklıma. Arabayı kullanırken bir yandan sürekli dikiz aynasından Cenk'e bakıyordum. Arka koltukta oturan o on bir yaşındaki o cesur çocuk değildi, tam aksine yüzünde bir korku ve çaresizlik vardı Cenk'in. Sakin kalmaya çalışıyordum ama nasıl kalabileyim, arabayı o halde nasıl kullandığımı bile bilmiyorum inanın. Cenk yolu tarif ediyordu, öyle yerlere gelmiştik ki hiç bilmediğim görmediğim yerlerdi,  İstanbul'un ultra zenginlerinin yaşadığı bir muhit burası. Cenk'e dönüp "Oğlum buralarda ne işin var senin, nasıl yerler burası" dediğimde, sesi hiç çıkmadı.

Arabayı park ettim. Oldukça büyük bir rezidansa gelmiştik. Kırk kat falan vardır, belki daha fazla. Cenk oraya çok sık gittiğinden dolayı herhangi bir sıkıntı yaşamadan girdik binaya. Daireye geldik ve içeri girdik. Işıklar açıktı, etrafa bakınıyordum. Öldürdüğüm dediği kadına dair en ufak bir emare yoktu. Kan izi dahil yok, pırıl pırıldı daire. Cenk'e baktım, yüzündeki şaşkınlık korkuttu beni, ağzı açık kalmıştı, konuşmak istiyor ama konuşamıyordu. Her tarafa baktım, odalara, tuvaletlere, banyoya, yoktu. Geldim ve Cenk'e dönüp "Cenk, hani oğlum nerde bu kız, en ufak bir iz yok, benimle dalgamı geçtin oğlum sen" dediğimde Cenk titreyen sesiyle "Oğuz buradaydı, yemin ediyorum tam burada düştü, silahı kafasına dayattırdı ve zorla çektirdi tetiği bana" dedi.  O öyle söyleyince "Ne diyorsun oğlum sen, ne kafaya silah dayaması, ne zorla tetik çekmesi, neler oluyor Cenk, sen daha yarım saat önce farklı konuşuyordun" diye bağırdım. Cenk garip davranıyordu. Mutfağa gidip bir bardak su içtim, kafayı yemek üzereydim, sonra bir bardak su  da Cenk'e içirdim ve oturtturdum onu kanepeye. Bir beş dakikalık sessizlikten sonra konuştu Cenk  ve "Oğuz, buradaydı inan bana kardeşim, yemin ediyorum yalan söylemedim, bu nasıl oldu bilmiyorum, ama bilmediğin şeyler var bunları sana anlatamam" dedi ve anlatmaya devam etti. "Bu kızla 5 aydır beraberim, biliyorsun hep bu tür yerlerdeki insanlarla beraber takılıyorum, onunla da o partide tanıştım zaten. Adı Ceylin'di, zengin bir işadamının kızı, Amerika'da okumuş etmiş bir yıl olmuş döneli buraya. Beraber takılıyorduk, bazı geceler ben burada da kalıyordum ve kokain çekiyorduk beraber." Ben şaşırmıştım yine ve "Ne, bir de uyuşturucumu alıyordunuz" dediğimde, Cenk bana dönüp "Oğuz, o kadar safsın ki kardeşim, seni bu yüzden seviyorum işte, tertemizsin oğlum sen. Sen bu alemleri bilmezsin Oğuz, buralarda her tür şey yaşanır, şu son bir yılda yaşadıklarımı anlatsam, arkadaşlığını kesersin belki de benimle. Neyse devam edeyim, geçen telefon etti bana, üzüntülüydü ve dertleşmek, konuşmak istiyor gibiydi benimle. Buluştuk burada, epey bir konuştuk sonra kokain çektik ve seviştik, kafamız acayip güzel olmuştu. Ceylin ayağa kalktı ben yerde uzanmıştım, çekmecenin gözünden bir silah çıkardı, silahı görünce doğruldum, ona dönüp "Ceylin ne bu, bırak onu hemen" dediğimde bana dönüp "Cenk, emirlerimi yerine getirmem gerek, bu benim kaderim ama bunu ben yapamam sen yapacaksın" dediğinde şok oldum. Ayağa kalkıp silahı elinden almaya çalıştım, vermedi. Önce kafasına dayadı silahı, geri çekilmezsem kendini vuracağını söyledi, mecbur geri çekildim, ona sakin olmasını söylüyordum boyna, ama dinlemedi Oğuz, lanet olsun dinlemedi beni." Sustu Cenk, devam etmedi ben ona dönüp "Anlat devam et, niye sustun, hayır anlamadığım, o öyle söylemiş olabilir, sen nasıl ikna oldun da kafasına dayayıp tetiği çektiğini söylüyorsun" dediğimde, Cenk, "Oğuz, bundan sonrasını anlatamam" dedi. Ben yine şok geçirmeye başladım, bu çocuk bana muhtemelen kafayı yedirmeye uğraşıyordu çünkü. O sinirle "Oğlum sen geri zekalı mısın? Ne demek bundan sonrasını anlatamam, Cenk, aklımla oynama oğlum, beni delirtme" diye bağırıyordum.

Cenk ayağa kalktı, hadi gidelim dedi. Sinirden gülüyordum bildiğin, Cenk'e dönüp "Bu anlattıklarının hepsi palavra değil mi, dalga geçtin benimle, yoksa böyle kalkıp hadi gidelim diyemezsin, ulan birini öldürdüm diyorsun, ortada ceset yok, kan izi yok, bir şey yok, sonra bir hikaye anlatıyorsun ve yarım bırakıp bundan sonrasını anlatamam diyorsun, Cenk ben senin kan  kardeşinim, çocukluk arkadaşınım, oğlum kendine gel, bu anlattıklarına inanmıyorum" dedim. Cenk, "Oğuz, anlattıklarımın hepsi doğru, ama bundan sonrasını sana anlatamam, ben sanırım anladım. Ceylin'i götürmüşler..." Şaşkınlığım iyice artmıştı, "Kim neyi götürüyor oğlum, ne diyorsun sen ya" dedim. Cenk "Anlatamam Oğuz, affet beni, hadi gidelim, geç oldu Züleyha annem merak eder seni, hadi" dedi.

Arabada yol boyunca yine dikiz aynasından Cenk'e bakıyordum. Bir yandan da düşünüyordum. Anlattıklarının doğru olup olmamasını. Ya doğruysa, ya gerçekten biri öldüyse ve cesedi ortadan kaldırdıysalar. Ya da Cenk, uyuşturucunun etkisiyle böyle davrandı, of Allah'ım kafayı yemezsem iyi. Bu düşüncelerle yolu bitirdik, evin önüne gelmiştik. Yol boyunca tek kelime etmemiştik ama benim beynimde filler tepişti resmen. Arabayı stop ettirdim ama inmedim. Cenk kapıyı açıp ineceği sırada, "Dur, bekle Cenk" dedim. Cenk kapıyı kapattı. "Ne oldu Oğuz", dedi ve "Bak inan artık konuşmak istemiyorum, eve gidip bir duş alıp uyumak istiyorum sadece". "Tamam" dedim, "İstediğin gibi olsun Cenk, fakat bir şey soracağım sana gitmeden". "Sor Oğuz, dinliyorum". "Neden bana Ceyda'nın nişanlı olduğunu evlenmek üzere olduğunu söyledin, bugün geldi Ceyda ve servis yaparken yüzük parmağına baktım, o sırada o da gördü ve sordu, bende kılıfına uydurdum, evleneceğinizi duymuştuk falan dedim, güldü, ne evlenmesi ya falan dedi. Oğlum niye bana yalan söyledin". Cenk derin bir nefes aldı, ve "Oğuz, senin iyiliğin içindi," dedi. Yine kafam karışmıştı, ona dönüp "Benim iyiliğim mi, Cenk, iyice saçmalıyorsun artık, ben bu kıza aşık oldum dedim, sen şimdi senin iyiliğin için onun evlenmek üzere olduğunu söyledim diyorsun, delirtme beni, neden bunu söyledin adam gibi cevap ver, sen mi göz koydun kıza yoksa, anlat" dediğimde Cenk hiçbir şey söylemeden arabadan indi ve kapıyı hızlıca çarptı. Hemen ben de indim araçtan, yakasına yapıştım, "Anlat, pislik herif, sen elde etmek istiyorsun dimi Ceyda'yı, göz koydun, o senin bildiğin kızlardan değil, onu tek gecelik alemlerine dahil edemeyeceksin" diyerek bir yumruk attım. Sendelemişti Cenk, o da karşılık verdi bana, az sonra yumruk yumruğa kavga ediyorduk çocukluk arkadaşımla. Yaklaşık bir on dakikalık yumruklaşmadan sonra ağızımız burnumuz kan içinde kalmıştı. Ceyda'yı seviyorum aşığım ona diye haykırıyordum. Gecenin kör yarısı, kavga seslerimizi duyan mahalleli dışarı çıkmıştı, iş çığırından çıkmıştı bir anda, ayırmaya çalıştılar bizi, kimse anlam verememişti bu durumumuza. Allahtan annem erken yatmış bu olan biten hengâmeyi duymamıştı. Sonra bizi ayıranlara döndü Cenk ve "Tamam bırakın bizi herkes içeri girsin, hadi gidin yatın, rahat bırakın bizi" dedi. Az sonra herkes içeri girdi, kapılar kapandı, ben kanayan dudağımı silerken, öfke dolu gözlerle Cenk'e bakıyordum. Cenk yanıma geldi ve "Oğuz, Ceyda bildiğin hiç kimseye benzemez, biraz araştırırsan sen de öğrenirsin ama sana şunu söyleyeyim, ondan uzak dur, o kızdan hayır gelmez, onunla sevgili olmanı istemiyorum, tamam Ceyda şuh bir kadın, güzel, alımlı ama hepsi o kadar, ona göz koymuş falan değilim, sadece senin iyiliğini istiyorum kardeşim" dedi. Ben "Bırak Cenk, aşık olduğum kadından hayır gelmez diyorsun, onunla sen sevgili olmak istiyorsun bu o kadar belli ki, çocuk mu kandırıyorsun oğlum sen" dediğimde elini omuzuma koyarak "Peki, dinle o zaman, bunu sen de araştırdığında nasılsa öğrenirsin ama madem inatçısın bu kadar, söyleyeceğim bunu." "Neyi söyleyeceksin Cenk, neyi, söylesene lanet herif, anlat dinliyorum". 

Lafımı kesme dedi Cenk ve "O aşık olduğun kadının son iki sevgilisi öldü, Oğuz" dedi...

O böyle söylediğinde öylece kalakaldım, sevdiğim kadının iki eski sevgilisi öldü demişti bana Cenk. Resmen zaman o an durmuştu benim için...


BENİM KARANLIK SEVGİLİM 🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin