ŞEYTAN KARTI - 12

343 39 39
                                    

İşte Metawin'in de o çok korktuğu şey başına gelmişti. Bright günlerdir ne yemek yiyor, ne okula gidiyor ne de faydalı bir şey yapıyordu. Günlerdir kesik kesik birer saat uyumasından gözlerindeki kılcal damarlar ortaya çıkmış kırmızılıklarını dış dünyaya sermişlerdi. Ona karışmak da istemiyordu, tepkisinden korktuğu için. Bu bencilce bir düşünce olsa da Metawin için önemliydi. Hem bu sayede onu acısıyla baş başa da bırakmış oluyor ve üstesinden gelmesi için zaman da tanıyordu. Fakat günler geçse de Bright aynıydı, bu acının üzerinden gelmek onun için zordu anlaşılan. En azından Win böyle düşünüyordu. 

Okuldan yurda döndüğünde yatağında uzanıp üstündeki yatağın altını izleyen Bright'ın yanına çömeldi Metawin. Bu gece onun bu çaresizliğini görmezden gelmeye çalışarak uyumayacaktı. "Nasılsın?" diye sordu. 

"Bunu sormanı bekliyordum günlerdir." dedi ifadesiz bir şekilde. 

"Neden?" 

"Sen bilmiyorsun ama, senden çok şey bekliyorum."

"Neden?" Metawin'in kafası karışmıştı. Birden bire neden böyle şeyler söylüyordu gerçekten? Ardından ekledi, "Benden bir şey bekleme lütfen, kendine bile hayrı olmayanlardanım." 

"Bana faydan oluyor ama," deyip ranzasında oturur bir vaziyet aldı Bright. Ardından cümlesini tamamladı; "Öylece var olman bile, şu an yanımda durup nefes alman bile bana güç veriyor Win. Sen bilmiyorsun ama... Her gece nasıl olduğumu merak edip bana bakmaktan zor uykuya dalman bile benim için çok şey. Teşekkür ederim." Ellerini omzuna koydu, "Merak etme, iyi olacağım. İyi ve güçlü olmazsam Thyme'a bunu yapanlardan intikamımı asla alamam." 

"Aşamadığın, üstesinden gelemediğin bir şey olursa benimle konuşacağına söz ver." 

"Benim aşamayacağım bir şey olmaz falcı." demişti Bright da. Fakat biliyordu Metawin, tüm acıları bir yara olup içine kanardı onun. 

"Thyme'ın intikamı için daha hızlı toparlanman lazım o zaman." diye cevap verdi Metawin de gülümseyerek. 

"Aslında biliyor musun? Sen benimle konuşunca kendime daha iyi geldim. Şimdi günlerdir kafamda kurduğum planı hayata geçirme vakti." deyip ayaklandı. "Gel bakalım, karargaha gidiyoruz." İkisi de odadan hızlıca çıktılar. Güvenlikler bu sıralar sıkı çalışıyorlardı geceleri. Sessizce önce binayı terk ettiler sonra da yurdu. Beraber kaçtıkları ilk gün gibi tam güvenliğe yakalanacakları an tüymüşlerdi, tabi o günkünden daha macerasız olmuştu fakat o günkü gibi heyecanlanmışlardı. Bright, Metawin'in o yumuşak ellerini iyice kavramış ve parmaklarını kendi parmaklarına sıkıca kenetlemişti. Durduklarında ise hala bırakmamıştı ellerini. Metawin ellerine bakıp gülümsedi, Bright da ondan farksız değildi. Baş parmağı elini okşuyordu ne kadar güzel olduğunu her an daha fazla fark ettiği çocuğun yüzüne bakarak. Bu hissin sonsuza kadar sürmesini ve bir köşelerde hep bu kadar huzur dolu olmayı diledi. Kendi yaratacağı o komünist toplumda kesinlikle herkesin gözü önünde sevdiğinin ellerini tutabilecekti. Şimdiki gibi araba farını görüp acilen ellerini bırakmak zorunda kalmayacaklardı. Gelen Joss'tan başkası değildi. Joss onları; onlar da Joss'u fark etmişti. Arabasının açık camından dışarı sarkarak onları arabasına çağırdı: "Karargaha mı gidiyorsunuz? Atlayın!" 

İkisi de çok geçmeden arabaya bindiler. Bright ön koltuğa oturmuştu, Metawin ise tam arkasına. 

"Sizi gördüm," dedi Joss. "El ele tutuşuyordunuz." Gülümsedi. 

"Öyle bir şe-" Bright'ın inkar cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuştu Joss; "Benim yanımda her zaman rahat olabilirsiniz. Açık görüşlü bir herifimdir." 

"BROKEN" || BRIGHTWINWhere stories live. Discover now