Game Night

290 20 20
                                    

Bugün ne yapacağız Lou? diye sordu Harry yine onun odasında onun göğsüne başını yaslamışken. Louis onun omuzlarını daha sıkı sarıp cevapladı. "Oyun gecesi olacak. Böyle karaoke, cezalı oyunlar, masa oyunları falan... Yani biz bunlarla eğleneceğiz." Harry merakla sordu. "Diğerleri?" Louis onun bu sorusunu gülümseyerek yanıtladı. "Onlar da oyun gecesi adı altında çeşitli oyunlar oynayacaklar ama içki olmayacak."

Harry hafifçe doğrulup onunla göz teması kurdu. "Louis ben içki içmem. Uyuyamadığım için etkisini atmam çok zor oluyor.." dedikten sonra gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Ah! Kime anlatıyorum ki bunu sen de biliyor olmalısın. Peki biz napacağız?"

Louis onun gamzeli yanaklarını okşayıp konuştu. "Çok kötü yollarla keşfetmiştim bebeğim biliyorum, evet. Yani durumu anlatırız insafa gelirlerse kaçarız. Gelmezlerse de çakırkeyif olana kadar eşlik eder sonra başka bir şey buluruz, hm?"

Harry onu onaylayıp tekrar başını göğsüne yasladı. Rastgele elinin geldiği üst bedeninde parmaklarını gezdirirken sordu. "İyisin değil mi Lou'm? Yani sabah bizimkilerin sana dediği şeyler eğer özlemini körüklediyse ben onlarla konuşabilirim."

Louis dudakları önüne, saçları arasına, öpücük kondurup hızla dediği şeyi reddetti. "Hayır.. hayır.. bugün duygulandım çünkü bu bana iyi hissettirdi Harry. Sakın öyle düşünme. Her şey mükemmel. Bana iyi geliyorsun ve gerçekten ben.. hiç olmadığım kadar mutlu hissediyorum."

Harry daha sıkı sarılarak onun dediklerine güvenneyi seçti. Çünkü Louis'si ona hiç yalan söylemezdi, değil mi?

Olduğu yere daha da yerleşirken konuştu. "Ben de Louis.. ben de hiç olmadığım kadar mutlu hissediyorum."

.

Harry gün yeni yeni aydınlanırken çok bunaldığını hissetti. Kendi içinde savaş verdikten sonra en sonunda saçlarını seven Louis'ye dönüp konuştu. "Louis üstüme daha hafif bir şeyler verebilir misin acaba? Ben biraz bunaldım da."

Louis ona masumca bakan oğlana gülümseyip konuştu. "Tabi veririm Harry." Ardından onu göğsünden kaldırıp ayağa kalktı. Odadaki iki kapaklı ahşap dolabın önüne geçip Harry'e olabilecek bir tişört çıkardı.

Harry de onun arkasında bekliyordu. Louis ona dönüp elindeki tişörtü verdiğinde Harry'nin eli, sweatshirtünün ucuna gitmişti. Aslında biraz çekinmişti ama sonra bunun pek önemli olmadığına karar vermişti. Bunu Louis'ye hiç yansıtmasa da o çıkaracağını anladığı an "Oh, ben arkamı dönerim rahatsız olma lütfen." demişti bile. Ama Harry "Önemli değil Lou." diyip onu durdurdu.

O üstündekini çıkardığında ise gördükleriyle Louis'nin nefesi kesildi. Bembeyaz tenini süsleyen dövmeler ona öyle yakışmıştı ki o an dünya Louis için durmayı bırakmış bile olabilirdi. Bileğinden ve tişörtünün açıkta bıraktığı kolundan dövmelerini önceden de görmüştü ama şuan gördükleri apayrıydı.

Louis kendine engel olamadan ona yaklaştı. Harry ise onun bakışlarının yoğunluğunu hissetmiş, yanaklarının kızarmasına engel olamamıştı. Louis  hâlâ onu süzerken "Çok güzelsin." diye fısıldadığında Harry'e bu konuda hiç yardımcı olmamıştı. Harry'nin kalbi ilk günlerdeki gibi göğsünü delmeye başlamışken atışlarının dışardan görülebileceğine yemin edebilirdi.

Utanarak başını öne eğdiğinde Louis onun çenesini tutarak kendi gözlerinin onun gözlerine akmasına sebep oldu. Gözlerini vücuduna çektiğinde onu rahatsız etmemek için sordu. "Dokunabilir miyim?"

Harry hızlanan nefesleri eşliğinde "Dokunabilirsin." dedi. Çekinmek için hiçbir sebebi yoktu... Louis'nin vücuduna göre soğuk parmak uçları kelebek dövmesinin üstünde gezerken onun canlanıp midesinde uçuştuğunu hissetti.

Wedding Organization//Larry StylinsonWhere stories live. Discover now