08!hyunjin

264 50 26
                                    

Haftasonu hızlı bir şekilde gelmişti ve ben odamda ders çalışıyordum. En azından çalışıyor olmam bile beni mutlu ediyordu. Çok başaralı bir öğrenci de değildim. Elimden geldiği kadar çalışınca mutlu oluyordum. Zorlanıyordum tabii , ama bu demek değildi ki ben her şeyi bırakmalıyım. Birinci olmasam da olurdu. Yine de elimden geleni yapmak istiyordum. Özellikle kendimi gösterebilmek için en azından bunu yapmalıydım. Ya da ablamın emeklerini boşa çıkarmak istemediğim için bunu yapmalıydım.

Ablam, dışarıya çıkmıştı. Bizim enişteyle buluşacaklardı. Akşam yemeğini de dışarıda yiyeceğini söylemişti. Tabii, beni de düşünmüştü. İstersem dışarıda yiyebileyim diye bir miktar para bırakmıştı. Yalnız başıma yemek yemekten pek haz etmezdim. Birileriyle konuşmaya ihtiyaç duyuyordum hep. Gözlerim bileğimdeki saç tokasına odaklandığı an gözlerimi kırpıştırdım. Dasom'u belki yemeğe davet edebilirdim. Belki de etmezdim. O kadar yakın olduğumuzu düşünmüyordum. Durduk yere 'Hadi yemeğe çıkalım!' ya da 'Benimle yemeğe gel.' diyemezdim. Bilmiyordum. Emin değildim. Belki diyebilirdim. Desem ne olabilirdi ki?

Çalışma masamda duran telefonum bana göz kırpıyordu. İlk karşılaştığımız günün sonunda bana telefon numarasını her ihtimale karşı vermişti ve bu ihtimal dışarı çıkıp yemek yemek için uygun muydu? Pekala, sormaktan birar zarar gelmezdi bence. En azından denemiş olurdum.

Telefonu alıp adını arama kısmına yazdım. Kang Dasom. Hiç beklemeden numarasının üstüne tıkladım. Kalbimin heyecandan çarpması beni deli ediyordu. O sadece bana yardımcı olan bir arkadaştı en nihayetinde. Başka bir şey yoktu. Birkaç saniye geçmişti ve ben artık açmayacağını düşünürken hattın diğer ucundan sesi duyuldu. "Hyunjin?" Adımı ondan duyar duymaz paniklemiştim. Şu an beni görse ne düşünürdü acaba? "Merhaba Dasom, biliyorum bu çok ani ama..." Yutkundum. Konuyu direkt girmemin doğru olduğunu kim söylemişti? Bir aptal gibi davranıyordum. Aklım karışmıştı. "Benimle yemeğe gelmek ister misin?" Ondan duyduğum teklifle neredeyse dilimi yutacaktım. Aklımı okuyor olamazdı değil mi? "Ben de sana aynı şeyi teklif etmek için aramıştım." Bir sarhoş edasıyla kelimeler ağzımdan çıkmıştı. Anlayabilmiş olduğunu umuyordum.

Kıkırdaması kulağıma doldu bu kez. Beni ele geçirdiğinin kesinlikle farkında değildi. Kalbimin yavaş yavaş sarmaşıklar tarafından sarıldığını hissediyordum. Beni oraya bağlıyordu iyice, böylelikle kaçıp kurtulamayayım diye. Bunu bilse ne derdi acaba? Bilmesine gerek yoktu aslında. Tanışalı çok olmamıştı sonuçta. Beklentiyle dediklerini dinlemeye başladım. "O zaman şu meşhur pizzacıda buluşalım! Saat sekizde görüşmek üzere. Şu an kız kardeşimle market alışverişine çıkmalıyız. Görüşene kadar kendine iyi bak." Benim bir şey dememe izin vermeden aramayı sonlandırmıştı. Gerçi bu durumda ne diyebilirdim ki? Böylesi daha iyi olmuştu.

Şimdilik testlerime dönüp sonrsında onunla buluşmak için hazırlanabilirdim.

İçim kıpır kıpırdı ve kesinlikle ona kapılıyordum. Peki, bu doğru muydu?

hayalet okuyucuları oy atmaya davet ediyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


hayalet okuyucuları oy atmaya davet ediyorum.
ve kendinize iyi bakın:)

she's not afraid, hwang hyunjinWhere stories live. Discover now