❄️ÖDÜL

42.1K 3.3K 1.7K
                                    

Multimedia : Yalın - Ben bilmem. (Bu şarkı Alysa'yı anlatıyor resmen. Bölümü isterseniz bununla dinleyin)

Su Tanrısının gelini bittiği için bir süre sadece kış öpücüğüne bölüm gelecek :) Bölüm 23 sayfa ;)

▏₰ Alysa

Yanağımdaki ıslaklığa elimi sürüp geri çektim. 

Parmaklarıma bulaşan yaşla karşılaştı elalarım.

Neden ağlıyordum?

Müzik kutusunda çalmayı sürdüren melodi kehanet odasını hüzne boğuyordu. Çıkan notalar kalbimde, benim bile varlığından haberdar olmadığım bir noktaya dokunmuştu. Kabuk tutmuş yaralımın hepsi birbirine bakıyordu. Hangisi tekrardan kanıyordu? Asırlardır burada durmasına rağmen bozulmamıştı. Müzik kutusu ezgiyi ahenkle yürütüyor, en ufak bir arıza belirtisi göstermiyordu. 

Burnumu çekip gözlerimdeki yaşları kuruladım. 

Bazı müzikler insanların karanlıkta tuttuğu acılara değerdi. Değdikleri anda nükseden ağrı dışarı çıkmaya çalışırdı. Takatsiz kalmış duygular bir kere daha kaldıramazdı çarpıtılmış hafızanın hortlayışını. Yaşadığım şeyde buna benziyordu muhtemelen. Öyle çok incinmiş, kırılmış, dökülmüştüm ki... göz yaşlarımın sakladığım hangi anıya vurduğunu bile bilemeyecek kadar acizdim.    

Psikolojik olarak çökmüş müydüm? Kafamın içinde kime ait olduğunu bilmediğim bir erkek sesi arada sırada konuşup beni lâl ediyordu. Daha önce görüp duymadığım şeyler tanıdık hissiyatıyla içimi dolduruyordu. Avuçlarımı kulaklarıma bastırarak olduğum yere çömeldim. Zihnimin çeperindeki toprak eşeleniyor, astarından melodiye ait sözler çıkıyordu. 

Kocaman olan gözlerimle eş zamanlı dudaklarım kıpırdadı.

"Gümüş gözlerin titrediği o gece... Her zaman dua etmeye devam edeceğim"  

 Dejavu.

Sızıyla aldığım nefesle yüzümü buruşturdum.

Ruhum; eserken donduran kış rüzgarı gibi uyuşmuştu, varlığı silik silikti. Kendime çeki düzen vermeliydim. Burada olmazdı. Keder gölgesinin düştüğü duygularıma yatışana dek zaman tanıdım. Ardından ayağa kalktım. Melodiyi susturmak için kutuyu kapatmayı planlıyordum. Elim kapağına giderken gözüme ilişen şeyle duraksadım. Benim geldiğim yere kıyasla basit tekniklerle tasarlanmış mekanizmanın altına yatırılmış kağıt hiçte kutuya ait izlenimi vermiyordu. Parçalardan birini kırmamaya gayret edip dibinden yavaşça çektim. Papirüsten yapılmaydı. Yüzeyinde kararmalar olsa da yırtık yoktu.

Dörde katlanmış kağıdı açarak içine baktım. 

Fırçayla çizilmiş simgelere, karışık tasvirlere ve yabancı yazılara göz attım.

Bu bir haritaydı.

Çizen kişinin kullandığı alfabeyi okuyamadığımdan neyi gösterdiğini anlamamıştım. Dikkatimi cezbeden tek şey tam ortada resmedilmiş sunak ve üstünde yanan ateşti. Mürekkep siyah olduğu için renklerden yoksundu. Bu yüzden ateş olarak betimlediğim görselin yüzde yüz doğru olduğunu söyleyemiyordum. Aklıma Gideonun haritalara olan zaafı gelince kağıdı katlayıp cebime sıkıştırdım. Değerli bir şey olabilirdi. Belki o nereyi gösterdiğini çözebilir.

Müzik kutusu kapanınca kehanet odası eski sessizliğine büründü. Onu yanıma almam mümkün değildi. Ebadına göre koyacak yerim yoktu. Zaten bir yanım götürmekte istemiyordu. Uzaklardan gelen kükreme sesi yeniden duyulduğunda irkilerek kapıya döndüm. Az önce dış dünyadan koparıldığım için fark edememiştim ama yeri, göğü titreten bu çağrıya aşinaydım. 

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin