XI

21.3K 991 168
                                    

Gidiyordum. Yaptığımın doğruluğu tartışılırdı fakat o an bana doğru ne geliyorsa, mantığım ne için bağırıyorsa, onun için çaba sarf ediyordum.

Arşidük Lucas, yalancıydı. Aileme işkence eden bir yalancı. Onu bulmam için Prens Alex'e ihtiyacım vardı ve bu mektupla olacak bir iş değildi.

Ayrıca içimde günlerdir bastırmaya çalıştığım fakat bastıramadığım bir duyuru peydahtı; özlem.

Prens'e çok kısa bir zamanda aşırı alışmıştım. Onun bana ilgili davranışı ve koruyup kollayışı, beni güvende hissettiriyordu.

Fakat Lucas bu güveni veremiyordu. Avusturya Sarayı'nda kendimi yapayalnız ve güçsüz hissediyordum.

Alex'e karşı olan hislerim hoşlantıyla tarif edilemezdi fakat onu benimsediğim gerçeğini de gözardı edemezdim.

O benim ilk öptüğüm adamdı. İlk yattığım adam, belki çocuğumun babası olacak adamdı. Bana şu şartlarda zarar verecek son insan.

Eğer ben bugün büyük bir riske girip bu baloyu organize ettiysem, onun da ailemi bulmam da yardımcı olması gerekiyordu.

At arabası durduğunda, yanımda oturan şovalye bana doğru dönerek endişeli bir sesle "Geldik Leydi'm," dedi. "Bu çok riskli. Lütfen görüşmenizi kısa tutun."

Kafa sallayarak arabadan indim. Büyük bir çadırın etrafında küçük çadırlar vardı ve İngiliz askerleri istirahat ediyordu.

Büyük çadır oldukça görkemliydi ve bir haneden mensubunun olduğu her halinden belliydi.

"Geldiğiniz Prens'imize de sürpriz olacak Leydi'm. İsterseniz haber vereyim."

Kafa sallayarak reddettim. "Gereği yok. Sürpriz olsun istiyorum."

Çadıra doğru yürümeye başladığımda, topuklu botlarım ormanlık alanda çalılıklara takılıp duruyordu fakat umursamadım.

Büyük çadırın önünde durduğumda, önünde ki iki muhafız kenara çekildi.

Çadırın örtüsünü kenara çekip içeriye girdiğim an, tanıdık sima girdi görüş açıma.

Alex, masaya doğru eğilmiş önünde ki haritayı inceliyordu. Elindeyse bir piyon vardı.

İçeriye birinin girmiş olduğunu farketmiş olacak "Ne bu hadsizlik!," diye bağırdı. "İzinsiz nasıl içeri dalabi..."

Doğrulup beni gördüğü an, cümlesi yarıda kesildi. Şaşkınca yüzüme bakarken kaşları çatıldı. "Nadia?"

Bakışları vücuduma döndüğü an, çatılı kaşları havalandı. Adem elması hareket ettiğindeyse yutkunduğunu anladım.

Birkaç adım atarak çadırın ortasında durdum ve küçük bir reverans yaparak "Alex..." dedim. "Özlemedin mi beni?"

Vücudunda ki bakışları tekrar yüzüme döndü ve masanın arkasından çıkarak yanıma doğru gelmeye başladı.

Üzerinde ki kahverengi alt ve krem rengi pijama takımıyla bile oldukça çekici duruyordu.

Tam dibimde durduğunda eli direkt ensemi buldu ve dudaklarıma yapıştı.

Ellerim yanaklarına çıktığında, öpüşüne karşılık vermeye başladım. Onu özlemiştim.

Diğer eli belime gittiğinde, vücudumu vücuduna yapıştırdı. Saniyeler birbirini kovaladı ve nefes nefese kaldığımızda kafamı çektim.

Ensemde ki eli yanağıma gitti. "Nadia, sen... Nasıl?"

Kafamı sağ omzuma yatırarak gülümsedim. "Avusturya sarayı artık askerlerinle dolu ve bu müjdeli haberi sana ben vermek için kaçtım."

RİCHARD KRALLIĞI (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin