XIII

20.3K 1K 339
                                    

Hayatta atılan bir adım, bin adımı etkilerdi. Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızla o kadar bağlantılıydı ki, bugün önemsiz gelen en ufak bir şey, yarın karşımıza kocaman bir olay olarak çıkıyordu.

Boynumun merhemini sürerek tekrar camın önüne oturdum ve Avusturya'yı seyre daldım.

Boynum mosmor, parmak izleriyle doluydu. Lucas boğazımı sıktığında bayılmış, ayıldığımdaysa kendimi burada ki odamda bulmuştum. Aradan bir hafta geçmişti ve odada kilitli mahsur kalmıştım.

Nedimeler her öğün yemeğimi getiriyor, merhemleri sürüp sürmediğimi kontrol etmeden odadan çıkmıyordu.

Halsiz ve bitkindim. Değil elimi, parmağımı bile kımıldatacak dermanı kendimde bulamıyordum.

Önceden saatlerce aynada aksimi seyreden ben, şimdi aynaya bakamıyordum.

Yüzüm çökmüş, vücudum sapsarıydı. Morluklarla dolu olan boğazımsa cabası...

Pencerenin mermerine çenemi yaslayarak özgürce uçan kuşları seyredaldım.

Acaba yeniden özgürlüğüme kavuşabilecek miydim? Yoksa Prens Alex benden umudunu kesmiş miydi?

Lucas o bedbaht günden sonra odama uğramamıştı. Yüzünü görmek istemiyordum. Onu öldürecek kadar öfkeliydim ve onu öldürürsem, ölürdüm.

İç geçirerek gözümden süzülen yaşları elimin tersiyle sildim. Esaret, dünyanın en kötü şeyiydi.

"Neredesin Alex? Unuttun mu beni! Sana öylesine ihtiyacım var ki..."

Bir ay sonra

Yatağın içinde cenin pozisyonu alarak gözlerimi sıkıca yumdum. Koridordan gelen bağırtı sesleri içimi korkuyla doldurmuştu.

Battaniyeyi burnuma kadar çekerek kendimi güya güvene aldım. Ölecek miydim? Çoğu kabuslarımda olduğu gibi boynum idam sehpasına konulup başım gövdemden mi ayrılacaktı?

Ne için? Aşk. Aşk içindi. Bunu artık sadece aşka yorumluyordum. Ben aşıktım ve bunu her zerremde hissediyordum.

Ben Prens'e aşıktım ve bu riskli görevi onun için kabullenmiştim. Şimdi cefasını çekiyordum ve ettiğim tek dua, Alex'in şu an sefa sürmesi değil beni aramasıydı.

Gözlerimden şakır şakır yaşlar süzülürken ellerimi karnıma sardım. Beni değilse bile varisini kurtarmalıydı...

-Avusturya Sarayı yakınları, İngiliz askeri birliğinden yazar anlatımı-

"Görev başarılı Majesteleri. Avusturya'nın surlarında artık İngiliz bayrakları dalgalanıyor."

Prens uzamış sakallarını karıştırarak 'Avusturya köpeği benimle ne zaman çarpışacak?' diye düşündü.

Yaklaşık bir ay olmuştu ve Alex güçlü ordu birlikleriyle saraya ulaşana dek girdikleri her şehri fethederek ilerliyordu.

"Bu iyi bir haber Lord Julian. Saray'ın giriş çıkışlarını kapatın. Avusturya köpeğini kendi sarayında esir edeceğim!"

Lord emri yerine getirmek üzere reverans yaparak çadırdan çıktığında Alex elleriyle yüzünü kapattı.

Herkese karşı yenilmez bir kale gibi görünse de, içinde, Nadia'nın haberini aldığı günden beridir oluşan kasırgada oradan buraya savruluyordu.

RİCHARD KRALLIĞI (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin