Korsanlar tarafından kaçırılıp, krallığa satılan Nadia ve krallığın büyük veliaht prensi Alex'in hikayesi.. Alex'in müstakbel prensesi, Alex'e bir evlat veremediğinden ötürü yeniden bir harem kurulur ve köle pazarlarından yeni cariyeler alınır. Nadi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayatta ki en berbat his ne diye sorulsa şüphesiz aşk derim. Hayatta ki tüm fiziki acılardan daha büyük bir acı verse de bir o kadar da vazgeçilmez bir histir.
Aşık olmuştum. Delicesine. Zaten bir Prens'e aşık olmak akıl işi de değildi.
Donakalmıştım. Alex kılıcı ne ara döndürdü, ne ara Axel'e karşı saldırıya geçti, bilemiyordum.
Elimi saçlarıma atarak ne yapacağımı düşünmeye çalıştım. Bu felaketten bir çıkış yolu olmalıydı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Eğer Alex Axel'i öldürürse bu müttefikler ve halk tarafından doğru karşılanmayabilirdi ve böylesi Alex'i yok ederdi.
Bordo elbisemin eteklerini tutarak koşarak odadan çıktım. Gerekirse kılıcın önünde durmalıydım ama onu durdurmalıydım. Bu, benim yüzümdendi. Ona söylememem gerekirdi.
Merdivenleri üçer beşer koştura koştura inerken herkesin gözü benim üzerimdeydi.
Giriş kata ulaştığımda nefes nefeseydim. Elimi göğsüme bastırarak talim bahçesine açılan kapıdan dışarı çıktım.
Alex Axel'in mızrağına hızlı bir tekme savurduğunda, Axel mızrağı son anda elinde tutmayı başardı.
Axel'in abisinin kafasına doğru salladığı kılıç anlık kalbimi durdursa da Alex eğilerek çevik bir hareketle hamleyi savurdu.
Koşmaya başladım. Bu işi sen çıkardın, sen temizle! Diye haykırıyordu iç sesim. Haklıydı.
Talim bölgesine geldiğimde çember oluşturmuş insanları itekleye itekleye ön sıralara geçtim.
En ön çemberi şovalyeler oluşturmuş, birbirlerinin kollarına girerek etten duvar örmüşlerdi.
Önümde ki iri yapılı şovalyenin kolunu dürterek "Çekilir misin?" diye sorduğumda, ciddiye alıp dönmedi bile.
"Hey sana diyorum, sağır mısın?!"
Omzunda ki elimi sirkeleyerek çirkin yüzünü bana çevirdi. "Bela mısın be kadın? Yürü git, başıma iş açma!"
