Bölüm16 - MAVİ GRİ

346 60 20
                                    

Heyyy, uzun zaman sonra merhaba. Aslında Limerence'e devam etmeyi düşünmüyordum ama kafamı dağıtacak bir şeylere ihtiyacım vardı, gerçekten psikolojik olarak büyük bir çöküş yaşadığım bir dönemdeyim. Malum artık sayfam da olmadığı için elimden gelen tek şey yazmak, okuyan olacak mı bilmiyorum, eminim çoğu kişi unutmuştur varlığını ama yine de yazmak istedim. Sizden ise tek istediğim yorum yapmanız, varlığınızı hissetmek iyi gelecektir

________

"Bayım" Kollarımın arasından hafifçe sıyrılıp, gözlerini gözlerime sabitledi. Efendim dercesine kafamı salladım "Size hastalığımı bu kadar geç söylediğim için bana kızmadınız mı?" aynı gözler bu sefer benden alacağı cevabı meraklı bir şekilde beklercesine bakıyordu. Ne söylemeliydim, söyleyeceğim en ufacık şey bile onu kırar diye ölesiye korkuyordum. Sahi ne zamandan beri bu haldeydim, ne zamandan beri onu bu kadar sahiplenmiş, ona bu kadar bağlanmıştım. Kafamda cevabını veremediğim tonlarca sorun vardı, tek bildiğim şey ise bundan sonra onsuz yapamayacak oluşumdu...

"Kızdım" gözleri doldu, dudaklarını büzdü, biliyordum oda beni kırmaktan deli gibi korkuyordu "Amma sulu göz çıktın sende yavrum"

"Yavrum mu!" ani heyecan ve telaşla sıyrıldı kollarımın arasından, neden böylesine heyecan yapmıştı ki, oysa sadece sıradan bir kelimeydi "Bayım sahi sizin yavrunuz muyum?" gülümsedim onun bu şaşkın haline "abartma küçük, ağzımdan çıkıverdi öyle" tekrar bedenini kollarımın arasında sabitleyerek "Ağzınıdan ne güzel şeyler çıkıyor öyle" dedi, yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki; onu uzaktan görseniz hasta olduğunu asla bilemezdiniz.. Ardından tekrar yüzünü buruşturdu

"Sahi çok mu kızdınız bana", parmaklarımı korkarak saçlarının arasında gezdirdim, hani bir müzeye gittiğiniz de oradan bir parçayı kırmaktan, ona zarar vermekten deli gibi korkarsınız ya, öyle işte. Taehyung da benim müzemin en değerli parçasıydı.

"Kızdım ama hastalığını saklamana değil, kendini bununla yalnız savaşma zorunda bıraktığın için" düşündü, saçlarında dolaşan elimi aldı avuçlarının arasında, yavaşça dudaklarına doğru getirdi ve sıcak bir öpücük kondurdu, benim ise tüm vücudum zangır zangır titriyordu, hele kalbim, orada olanları tarif edecek bir cümlem yok...

"Bayım siz mavisiniz, baktıkça insanın ruhunu huzur ile dolduran bir mavi. Ben ise siyahım, griyim, hani baktıkça ruhunuz daralır. Sizi de gri yapmak istemedim ama sizden uzakta kalamadım bayım. Sanırım mavilerinize grilerimden bulaştı, özür dilerim." bu sefer avuçlarının içindeki elime bir damla gözyaşı düştü, ağlamamak için kendini uzun bir süredir tuttuğunun farkındaydım.

"Taehyung biliyor musun, mavi ile gri karışırsa koyu gökyüzü mavisi çıkarmış ortaya. Yani sen bana grilerinden bulaştırdın diye ben maviliğimden bir şey kaybetmedim. Sen olmasan sıradan bir mavi olurdum, ya şimdi?" bir süre gözlerime baktı, onun bana nasıl baktığını görseniz aşkı tarif etmek için onun bakışlarını örnek verirdiniz.

"Bayım o zaman bende karışabilir miyim size? Ruhumla, kalbimle ve tüm bedenimle" afallamıștım, bu ilk aklımı başımdan alışı değildi ve son olmayacaktı. Söylediği her bir kelime beni yerle bir ederdi. Bu ve bu saatten sonra ne yaptığımı ve yapacağımı kestiremiyordum. Önce baş parmağımı ince dudaklarının üzerinde gezdirdim yavaşça, vücudum alev alev yanıyordu ve biliyordum oda benden farksız değildi. Gözlerimi hiç ayırmadım gözlerinden, sanki bir saniye ayırsam bir daha bakamayacak gibiydim o gözlere. Bu da beni deli gibi korkutan başka bir şeydi işte. Baş parmağım okşarken dudaklarını, yavaş yavaş yaklaşıyordum, yaptığım doğru muydu bilmiyorum, o an tek istediğim buydu. Dudaklarımızın arasında bir mesafe kalmıştı ki, titrek sesiyle araladı dudaklarını "Emin misiniz bayım" gözlerimi tekrar gözleri ile buluşturdum, çarpık bir gülümseme verdim

"Hiç olmadığım kadar"

"Hiç olmadığım kadar"

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।
Limerence'Taejin जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें