Final

3.4K 174 71
                                    

Kitabı bu zamana kadar okuyan herkese teşekkürler.

Veda konuşmaları asla sevdiğim bir şey değildir. Kitaplarda yazarın vedasını asla okumam çünkü bana (nedenini bilmiyorum) asla samimi gelmez. Bu yüzden bir veda konuşması yazmayacağım.

Her klişe hikayenin klişe bir sonu olmalı değil mi?

Bu yüzden son kez iyi okumalar.

••••

Dünya birçok öğrencinin arasından sıyrılarak okuldan çıktı ve kalemle birlikte verilen şekerini ağzına attı.

Toprak ve annesi onu okulun kapısında bekliyordu. Yanlarında Toprak'ın köpeği Sirius'da vardı.

Tüyleri simsiyah olan bir Alman kurduydu. Toprak bu köpeği sokakta bacağı yaralıyken bulmuştu. Dünya her ne kadar sokak köpeklerinden korksa da Toprak'a onu veterinere götürmesine yardım etmiş ve sahiplenmesi için en çok o yardım etmişti.

İçlerindeki Potterhead'i bastıramamış ve adını Sirius Black koymuşlardı. Çünkü siyah ve oyuncu bir köpekti.

Dünya yanlarına koşunca Sirius da aynı heyecanla Dünya'ya koşmaya çalıştı ancak Toprak onu tasmasını sıkarak engelledi. "Uslu dur Sirius." Diye azarladı.

Sirius ona aldırmadan olduğu yerde kuyruğunu sallamaya devam etti. Dünya ağızındaki şekeri sertçe ısırarak kırdı ve çiğnemeye başladı. İçindeki stresi atması gerekti.

Annesi ve Toprak'ın yanına geldiğinde Sirius'un başını hafifçe okşadı ve kendisini izleyen ikiliye döndü.

"Eh işte." Dedi.

Toprak: "En son matematik sınavına eh işte deyip 90 almıştın."

"O zaman iyi puan alırım demek üzerime gelme işte." Dedi Dünya. Hala üzerindeki stresi tam olarak atamamıştı.

Annesi ona sarıldı. "Tamam canım, geçti artık sınav. Rahatla."

Dünya bir süre daha annesinin sarılışına karşılık verip geri çekildi. Daha sonra dördü arabaya bindiler.

Toprak, annesini ve Sirius'u eve bıraktıktan sonra yoluna devam etti.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu Dünya umursamazca. Sürprizler pek onun işi değildi.

"ODTÜ ormanlarına."

Dünya kaşlarını çattı. "Ne alaka?"

Toprak ona bir bakış atıp önüne döndü. "Şşş sadece bana güven."

Toprak Ankara'nın kalabalık sokaklarından sabır çeke çeke geçerken Dünya onu gülerek izliyordu. Ankara trafiği insanı çileden çıkartıyordu.

En sonunda yürüyüş yolunun girişine geldiklerinde Toprak arabayı park etti ve birlikte yürümeye başladılar. Her zamanki gibi çok fazla insan yoktu. Yürüdükleri patika biraz engebeli olduğu için çok tercih edilmiyordu.

Uzun bir süre yürüdüler, sohbet ettiler, güldüler, arada Dünya ayağını çukura atıp dengesini kaybedip düştüğünde bile güldüler.

Artık hava kararmaya başlamıştı ancak kapıların kapanmasına daha vardı. Dünya ve Toprak bir ağacın gövdesine yaslanarak oturuyorlardı. Birbirlerinin elini tutuyorlardı. İki genç de çok temas seven kişiler değillerdi bu yüzden el ele tutuşmak onlara yetiyordu.

Toprak manzaraya bakarak derin bir nefes aldı. "Dünya?"

Dünya gözlerini manzaradan çekmedi. "Hı?"

"Hani şu İngiltere'deki dans okulu var ya, bir ay önce başvurduğum." Dedi yavaş yavaş.

Dünya hızla Toprak'a döndü. "Eee?"

Toprak ona bakarak gülümsedi. "Başvurum kabul oldu."

Dünya'nın gözleri sevinçle büyüdü ve kendini Toprak'ın kollarına attı. Toprak anında Dünya'ya karşılık verdi.

İkili kapıların kapanış zamanına kadar patikayı turladılar ve yeni hayatları hakkında konuştular. Dünya ne olacağını bilmediği bu maceraya gözü kapalı atlamıştı ve pişman da olmamıştı.

Pişman olacak gibi de görünmüyordu...

Şimdilik.

••••

Biliyorum çok kötü ve kısa bir bölüm oldu ancak inanın yazamadım. Yazarken çok çok çok zorlandım.

Normalde yazarken çok düşünmem, kelimeler su gibi akar ancak bu bölümde bir cümleyi kurmak bile işkence gibiydi.

Bu yüzden bu 0 samimiyet bölümü yazabildim ancak. Bu yüzden özür dilerim.

Bu bölüme kadar okuyan herkese sonsuz teşekkürler ve sevgiler <3

Çirkin//bxbWhere stories live. Discover now