Bölüm 3

213 20 16
                                    

O gün Gluposti'de yaşayan tüm bağımlıların ilgi odağı, başlamasına dakikalar kalan ucube açık artırmasıydı. Inazuma adında uzak mı uzak bir gezegenden gelen yabancıların getirdiği mallar, süslü harflerle yazılmış 'Inazuma Balık Pazarı' tabelasının altındaki geniş platformda sergilenmek üzere üst üste istifleniyordu. Açık artırmanın sahipleri, üzerlerinde göz kamaştırıcı kimonolar bulunan sarışın, yapılı bir genç adamla, geleneksel kıyafetini gyaru modasıyla harmanlanmış gümüş saçlı bir genç kızdı.

Hiç şüphesiz bu süslü çift, Inazuma'nın kalburüstü ailelerinden biri olan Kamisato ailesinin şımarık küçük hanımı Ayaka Kamisato ile uşağı Thoma'dan başkası değildi. Kamisato ailesi yüzyıllardır süregelen dudak uçuklatıcı servetini gezegeni sömürüp kurutarak elde ettikleri balık ticaretine borçluydu. Son zamanlarda ise pek rağbet görmediklerinden kaybettikleri ışığı geri kazanmak adına vasıfsız insanları ağlarına düşürüp 'modifiye' ederek pazarlarında 'balık-insan' adıyla satışa çıkarıyorlardı.

Ve bekledikleri üzere koleksiyoncular tarafından epey ilgi görüyorlardı.

Genç uşak sunum kürsüsünü platforma yerleştirip alnında biriken teri elinin tersiyle sildi ve sahnede kendini göstermekten başka hiçbir şey yapmayan hanımına eğilip mırıldandı.

"Buraya geldiğimize değecek mi dersiniz Ayaka hanım?"

"Güven bana Thoma. Bu junkie'ler boktan gezegenlerine para kazandırmak için her şeyi yaparlar. Bak gör, buradan çifte kazanç sağlayacağız! Biriyle görüştüm. Buradan gitmeden önce bize yüz balık yumurtası daha satacak. Adam başına sadece iki yüz bin mora!"

"İki yüz bin mora mı!? Hayattan umudunu kesmiş bir esir için çok fazla."

Ayaka dilini şıklatıp elindeki süslü yelpazeyle uşağının omzuna vurdu.

"Bunu bulduğuna şükret! Adam neredeyse bedavaya tutsak veriyor! Artan parayı da modifiye operasyonu için doktora veririz.- Ah, hoş geldiniz! Lütfen boş bulduğunuz yerlere oturun efendim! Birazdan numaralarınızı dağıtacağım."

Ayaka müşterileri karşılamak için dans ederek platformun ucuna doğru yürürken Thoma kafasını sağa sola sallayıp boş gözlerle yakınında duran balık istifine baktı. İçinde nedense büyük zarara gireceklerine dair kötü bir his vardı.

***

Sarışın mesihimize geri dönecek olursak, tam da bu sıralarda elinde iletişim cihazıyla kalabalığın içinde dört dönüyor, efendisinin yine nasıl bir boka bulaştığını öğrenmeye çalışıyordu. Kaeya iletişim cihazının öbür ucunda baygın bir sesle başına gelenleri anlatırken Dainsleif küfretmemek için alt dudağını kemiriyordu. Bu işten kesinlikle hak ettiği parayı almıyordu ama bir sebepten dolayı efendisini de terk edemiyordu. Bu sebebe daha detaylı değinmeden önce ikilimizin Gluposti macerasına geri dönelim.

"Bana dokunuyorlar Dain..." dedi Kaeya soluk soluğa. "Başım dönüyor... Bana sadece senin dokunabileceğini söyledim ama beni dinlemiyorlar... Beni ambulans sedyesi gibi taşıyorlar..."

"Bana etrafını tarif et."

"Ne bileyim kalabalık var işte. Bi' bina var. İsmi Sec....- bi' dakika... ne var? Ne diyo'sun? Tabi ki yardım çağrısı yapmıyorum Sucrose! Pastanenize müşteri çağırıyorum! Ne diyordum... hah, ismi Secretum Secretorum. Şş, bana bak sarı şeker. Bu ismi çok düşündünüz mü?"

İletişim cihazının diğer ucundan yabancı bir erkek sesi Kaeya'ya karşılık verdi.

"Ilgilendirmez bu seni. Hemen bana ver o şeyi."

"Haayıır~"

Genç efendinin mızmızlanmasını dinlerken Dainsleif çoktan dükkanın yerini bulmuştu. Secretum Secretorum ismi neon pembe ve mavi renklerle yüksek bir binanın üzerinde yanıp sönerken bulamamanın imkanı yoktu. Secretum Secretorum adlı pastane, Sultan Gluposti'nin geri dönüşümü meşrulaştıran dahiyane projelerinden biriydi ve gezegenlerinde biriken azgın topluluğun karınlarını ucuza doyurmayı amaçlıyordu.

Balık İstifiWhere stories live. Discover now