Bölüm 12

106 12 2
                                    

Bubu Asteroidi'nin yapay atmosferi karanlık bulutların çevrelediği zamansız bir kasvet perdesinin ardına saklanmıştı. Kaeya dün gece kaldıkları odanın balkonunun korkuluğuna yaslanmış bulutların birbirini yutarcasına kucaklamasını seyrederken tedirginlikle iç geçirdi. Göğsünü sıkıştıran bu tedirginliğin sebebi tek bir şey olabilirdi, birden fazla şeyin tek vücut halinde üzerine çökmesi de olabilirdi. Lakin Baizhu'nun odasından çaldığı sarma sigara zihnini bulanıklaştırırken bunu pek düşünecek durumda değildi.

Bakışlarını çevirip tedirginliğinin kaynağı olan kişiye baktı. Sadık uşağı Dainsleif, sanki dakikalar önce Doktor Baizhu'ya saldırıp efendisine asla bahsetmediği geçmişini ifşa ederek aralarına büyük bir soru işareti yerleştirmemiş gibi bahçede 'tedavi' için yapılan hazırlıkları sükunet içinde seyrediyordu. Bay Zhongli hastane binasının çiçeklerle çevrili meydanında, küf renkli bulanık bir boyayla zemine kocaman bir halka çizmiş, şimdi de kenarlarına bir takım yabancı işaretler boyamakla meşguldü. Kaeya sessizliği dağıtmak ve Dainsleif'in ağzından laf almak için ortaya konuştu.

"Buradan dönüşte Carmen Dei'nin konserine gitsek fena olmazdı."

"Opera sanatçısı olmak için sahtekarlık yapan adamın konseri mi? Neden olmasın."

"Deme öyle." Kaeya Dain'e yaklaşıp kolunu omzuyla hafifçe dürttü. "Hayatta kalmak için herkes bazı şeyleri saklar. Ben de sakladım. Gördüğüm kadarıyla sen de saklamışsın."

Dainsleif bu imaya sessizlikle karşılık verdi. Bu sessizliğinin sebebi hem geçmişi hakkında konuşmak istememesi hem de Doktor Baizhu'nun garezlenip kendisini bir çeşit büyünün etkisi altına almış olmasından dolayı başını omuzlarının üzerinde hissetmiyor oluşuydu.

Değerli okuyucularımız için bu ikisi arasındaki gönülsüz muhabbetin ve içinde bulundukları durumun ardındaki hikayeyi küçük bir zaman yolculuğu yaparak kısaca anlatalım.

*****

Yetenekli doktorumuz Baizhu Bey her ne kadar biricik kızını kötü etkilememek için belli etmemeye çalışsa da, dün akşam yaptığı 'tedavi hazırlıkları'ndan dolayı bu sabah oldukça bitkin ve tahammülsüzdü. Bu noktada, ne tür hazırlıklar yaptığıyla ilgili daha açık bir fikir edinmek için Doktor Baizhu'nun eşi benzeri bulunmayan ilminden kısaca bahsetmek yerinde olur.

Seneler önce doktorumuzun amaç arayışıyla ortalıktan kaybolduğunu söylemiştik. Sumeru adında ormanlar ve çöllerle kavrulan tekinsiz bir gezegenin ıssız bir mağarasında, zifiri karanlık koridorlarda açlıktan ve yorgunluktan bitkin halde ölürcesine sürünürken, Changsheng adında devasa bir yılan iblisle anlaşma yaparak o amaca ulaşmıştı. İblisi vücuduna davet ederek sonsuz ilim ve güce sahip olan doktorumuz bedelini ne yazık ki insanlığını terk ederek ödemişti. Bu yüzden tıpkı Changsheng gibi kendini ıssız bir asteroide kapatmış ve iblis onu tamamen yiyip bitirene kadar sevdikleriyle yaşamayı seçmişti.

Bu bilgiyle birlikte okuyucularımızın Baizhu'nun hazırlıktan kastının gece boyu süren çağırma ritüellerinden ibaret olduğunu öğrenmesi onları şaşırtmayacaktır.

Konuya geri dönecek olursak, eski dostu Venti'yi uğurladıktan sonra ritüellerin bir getirisi olan tüm vücuduna yayılan ağrılar ve bilincindeki dalgalanmalar acele etmesi gerektiğini bağırırken Diluc'un bar taburesine yapışıp gitmemekte diretmesi, Baizhu'nun tutunduğu son sabır dalının kırılmasına sebep olmuştu.

"Bana bakın." diye söze başladı sızlayan bedenini kollarıyla kucaklayarak acısını bastırmaya çalışırken. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Ya derhal arkadaşınızı ikna edersiniz ya da o boktan geminizi de alıp siktir olup gidersiniz. Sizin gibi kararsız götlerle uğraşacak vaktim yok benim!"

"Ne kadar anlayışsızsın ama Baibai... Empati kursana biraz." dedi Kaeya. Diluc'un kollarından tutmuş zorla yapıştığı masadan ayırmaya çalışıyordu. Diluc yaşadığı korkudan vücudunda biriktirdiği tüm sıvıyı gözlerinden ve balık kuyruğundaki pullardan döküyordu. Pulların altından boncuk boncuk damlayan yaşlar kuyruğundan süzülüp yerde tuzlu sudan bir göl oluşturdu.

"Ben bebek bakıcısı falan değilim. Kimseyi pışpışlayıp tedavi olmaya ikna edemem. Acele et yoksa sen ve tayfan kendinizi kapının önünde bulursunuz."

"Elbette." diye araya girdi Dainsleif. Efendisine doğrultulan sivri dilden rahatsız olmuş ve her zamanki gibi onu korumak için kendini öne atmıştı. "Arkadaşlarını parasına göre seçen birinden de ancak böyle bir tavır beklenirdi."

Baizhu göz ucuyla Dainsleif'e bakıp alaylı bir biçimde sırıttı.

"Pardon. Sen kimdin?"

Dainsleif ifadesiz bir yüzle Baizhu'nun üzerine yürüdü. Ve anında asistanlarıyla burun buruna geldi. Yine de burnu dik, keskin gözlerini Doktor'dan ayırmadan konuşmaya devam etti.

"Alberich Keşif Gemisi'nin ikinci kaptanı ve Bay Kaeya Alberich'in uşağı. Efendimle böyle konuşamayacağını ilk ve son kez bildirmek için karşındayım. Aksi takdirde üzerime saldığın bu izbandut kılıklı herifleri yere serip seni karşıma alacağımdan hiç şüphen olmasın."

Baizhu, Dainsleif'in bu tehditkar imasına kıkır kıkır güldü. Ardından asistanlarının arasından sıyrılıp genç adama iyice sokuldu. Bir an bile kırpmadan diktiği bakışlarının ardında, Dainsleif iliklerine kadar dayanılmaz bir huzursuzluk duydu.

"Sen... bana hiçbir halt bildiremezsin."

Baizhu adamın çenesini tek eliyle sertçe kavradı. Kaeya, Diluc'u olduğu yerde bırakıp kendini ikisinin arasına sokmaya zorladı.

"Baibai... Uşağımı mazur gör. Öyle demek istemedi."

Fakat Baizhu, Kaeya'yı duymazdan gelip gözlerini bir an olsun ayırmadan konuşmaya devam etti.

"Beni karşına almak istemezsin.... Beni karşına aldığında neler olacağını görmek ister misin?"

Dainsleif adamın bu sorusuna cevap veremedi. Baizhu'nun kehribar gibi yanan gözlerinin içinde kaybolmuştu. Bir çeşit trans haline geçmiş, zihnine en kötü kabuslarında bile görmek istemeyeceği görüntüler ve sesler doluşmaya başlamıştı. Baizhu'nun zehirli bakışları altında her ne gördüyse suratı saniyeler içinde kireç gibi bembeyaz oldu, gözlerinin kenarlarında yaşlar birikti ve titreyerek geri çekilip çenesini tutan pençeden kendini kurtardı.

"Aferin sana küçük kukla." Baizhu kollarını yeniden bedenine sarıp yan gözle son kez adama baktı. "Bu arada, senin 'gerçekten' kim olduğunu biliyorum. Onca zaman kendini imha etmeye çalışmadan tek başına hayatta kalmış olmanın takdire şayan olduğunu söylemeliyim. Ruh hastası yaratıcın bu sefer başarmış. Ama boşuna sevinme. Eninde sonunda yine ona dönmek zorunda kalacaksın. Zamanı geldiğinde o kaçığa benden selam söylersin. Ondan hala ilk günkü gibi nefret ettiğimi de ekle. Bunu duymak hoşuna gider."

"...Ne?" Kaeya söylenilenlerden bihaber bakışlarını bir Baizhu'da bir Dainsleif'de gezdirdi.

Dainsleif tek kelime etmeden kendini odadan dışarıya attı. Doktor daha fazla vakit kaybetmeden göz ucuyla Diluc'a işaret etti. Asistanlar Diluc'u zorla kucaklayıp hazırlıkları tamamlamak için yan odaya götürürken doktor dönüp Kaeya'ya içtenlikle gülümsedi.

"Her şey yolunda, Alberich. Sen kuklanı dizginleyip odana dön. Ve rica ediyorum operasyon bitene kadar odadan ayrılma. Ne olur, ne olmaz. Dilerseniz balkondan olan biteni izleyebilirsiniz. Ben Gui'yi odanıza gönderene kadar çıkmazsanız iyi olur."

Bu sıcakkanlı (!) açıklama Kaeya'yı sakineştirmekten ziyade daha da tedirgin etti, Dainsleif'e olan saldırgan tavrı ve şifreli konuşmasından dolayı kafası allak bullak oldu. Baizhu uzanıp adamın omzuna dokundu ve mırıldandı.

"Güven bana. Her şey yolunda."

*****

Balık İstifiWhere stories live. Discover now