bir: sevgi ölmez ama öldürür

7.6K 615 682
                                    

27.09.2021 | 00.49

Bölüme geçmeden önce birkaç bir şey söylemek istedim. Eğer okursanız iyi hissederim :')

İlk kitabı yazarken şöyle düşünmüştüm. "Bazı yanılgılar, zihinde başlıyordu. Hatta zihnim bile beni yanıltabilirdi. Ne kadar yanılırsam doğruya o kadar çabuk ulaşırdım, diye düşünürdüm. Ama... o doğruya hiçbir zaman ulaşadım. Ne kadar yanılırsam yanılayım, sadece yandığımla kaldım. İşte o zaman yenilirdim... zihnime, hislerime, hayata. Yanılgılar, yenilgileri doğurabilirdi."

Yanılmaktan korkmak, zifiri soğuk bir gecede ateşe yaklaşıp ısınmak istemem ama yanıp tutuşmaktan korktuğum için asla o ateşe yaklaşamadan donarak ölmeme benziyordu.

O ateşe yaklaşıp ısınmak istiyorum. Donarak ölmek istemiyorum. Bu yüzden yeni bir metafor yarattım zihnimde. İlk kitabı yazarken ne düşündüğümü söylemiştim. Şimdi ise şöyle düşünüyorum.

"Her büyük zaferin altında daha büyük bir yenilgi yatar. Yenilgi bir son değil, başlangıçtır. Yanılgılarım beni yendiğini sanıp köşeye çekildiğinde ben kenarda kusursuz zaferi planlıyordum. Bu sefer ben kazanacağım. Çünkü benim yenilgim zaferi daha güçlü kılmak içindi."

O zaman... başlayabiliriz.

Morphia 🎶 Sallandım

Birinci Bölüm: Sevgi ölmez ama öldürür.

Bir hayal gerçeğe dönüştüğünde bir kelebek doğurur zihin. O hayali kelebeğin kanatlarına kondurup uçurabilsin diye. Ama bir hayal,  yalan olduğunda zihin o hayali alır ve saklar. Onu gömer bilinçaltına. Sen bir çiçek bile ekemezsin o hayalin mezarına. Ama o hayal bazı geceler çıkar karşına. Bazen bir kabus, bazen bir rüya olur.

Sen hiç bir hayalden korktun mu?

Ben korktum.

Hayalim, kabusum oldu. Gece olmasın istedim, korkmamak için. Benim kollarına arasına girdiğimde tüm korkularımın uçup gittiği biri artık yoktu. Bu yüzden geceden kaçtım hep. O olmamasına rağmen yine ona sığındım.

Yaşamıyordum. Ya da hissetmiyordum. Bilmiyordum. Yaşamak, hatırlamaksa hatırlıyordum, evet. Onunla geçirdiğim her saniyeyi bir çiviyle kazımıştım zihnime. Ama eğer hissetmekse, hissetmiyordum. Onu hissedemiyordum. Varlığı artık yoktu. Ya da ben öyle zannediyordum.

Bir soru sordum ona sığındığım bir zamanda. Yaşamak nedir? O da bana bir cevap verdi. Ölümün zıttı ya da eş anlamlısı.

Hissetmek, diyebilirdi. Hatırlamak, diyebilirdi. Müzik dinlemek, koşu yapmak ya da sadece durmak diyebilirdi. Ama o yaşama, ölümü kattı. Bir katildi. Eğer katiller kötü olarak tanımlanıyorsa, o bir katil olmadan önce iyi biriydi. Merhameti vardı. Sevgisi, şefkati, korkusu, acısı, hayalleri vardı. Eğer o şekilde bir insanı öldürseydi sonra kendini öldürürdü hissettiği vicdan azabından.

İşte bu yüzden o ilk önce kendini öldürdü. Merhametini, şefkatini, acılarını, korkularını... bir insana dair her şeyi.

O, sadece başkalarını öldürmedi. O her gece kendisini öldürdü. Daha acımasız, daha kötü olarak doğdu her sabaha. Yaşamadı. Ama ölmedi de.

Ne hissetti? Ya da ne hissedemedi?

Yaşamın ince ipinin üstünde düşmemek için çaba gösterirken ama aynı zamanda düşmek için yalvarırken ne hissetti?

yenilgiler ve zaferler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin