hadi arkadaş olalım

198 34 1
                                    

Sonraki gün veya ondan sonraki gün okula gitmedi Jihoon. İlk haftadan iki gün devamsızlığı vardı ve devamı da olacağını biliyordu. Annesi onu bir psikoloğa götürdü son çare. Hiçbir diyetisyenin direktiflerine uyamayan Jihoon için son çare buydu. 

Yetişkin yakışıklı bir adam masanın başında oturmuş ona öylece sorular soruyor ve sürekli not alıyordu. Masanın üzerinde kocaman Kim Mingyu yazıyordu. Jihoon onun kendisine yardım edemeyeceğini biliyordu. Bu düşüncesini söylemekten de çekinmedi. 

“Bana yardım edemezsin.”

Yüzünde samimi olmak isteyen bir gülümseme vardı. Bu Jihoon için itici geliyordu. 

“Neden böyle düşünüyorsun?”

Jihoon önce vücudunu sonra da yüzünü gösterdi. 

“Böyle bir bedende yaşamıyorsun. İnsanlar sana ezik, şişko, pis domuz ve çirkin demiyor. Sana vurmuyor, sataşmıyor ve yemeğini dökmüyorlar. Hiç tanımayan biri bile yüzünü gördüğünde sana tiksinçle bakmıyor.”

Mingyu duruşunu dikleştirdi ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi. 

“Sence tüm bunların suçlusu bedenin veya bunları yapan insanlar mı?”

Başka ne olabilirdi ki? Bu ikisi olmasa böyle şeyler yaşar mıydı hiç?

“Elbette.”

Başını olumsuz anlamda salladı. 

“Hayır, öncelikli olarak suçlaman gereken şey sensin. Bundan kurtulmak için kendine bir fırsat tanıyor musun? Her şeyin değişmesini istiyorsan bunun için bir şeyler yapıyor musun?”

Tüm savunması yıkılmış gibi hissetti Jihoon. Sessizliği korumasını onay olarak gördü doktor. 

“İnsanların değişmesini bekleyemezsin Jihoon. Kendin değişmediğin sürece bir başkası neden değişsin? Sana neden bu iyiliği yapsınlar? Önce sen değişmelisin ki onlar değişsin.”

Jihoon birçok diyet denemiş, günlerce kendini aç bırakmıştı ancak hep sonunda kendini yemek krizinde bulmuş sonunda da kusana kadar yemişti. 

“Denedim, olmuyor. Kilo veremiyorum.”

Mingyu başını olumsuz anlamda salladı. Masasından kalkıp Jihoon’un karşısına oturdu. 

“Bedeninden bahsetmiyorum. Düşüncelerinden bahsediyorum. Kendine ne kadar güveniyorsun? Kendini ne kadar seviyorsun?”

Bu sorunun cevabı bariz belliydi ki Jihoon ayna karşısında bile kendine bakmaktan hoşlanmazdı. 

“Hiç.”

Beklediği veya tahmin ettiği cevabı almış gibiydi. 

“Bedenine güvenmiyorsun ve bu yüzden bedenin de sana güvenmiyor."

Jihoon bunu hiç önemsemiyordu.

"Düşüncelerini dizginlemelisin. Bedenini bir at misali düşün; iplerini çok gevşek bırakırsan istediği gibi davranır, çok sıkı tutarsan onu boğar ve sana isyan etmesine sebep olursun. Senin bedenine yaptığın da tam olarak bu. Onu çok boğuyorsun ve bedenin sana isyan ediyor."

Jihoon doktoru dinlediğinde o kadar uzun zamandır düşüncelerini müzikle bastırdığını fark ediyordu ki buna kendisi bile şaşırıyordu. 

"Onu yemek yemeye sen itiyorsun.” 

Bir anlık krizlerinde kendini yemeğe boğduğunun farkındaydı. Kötü bir şey oluyordu ve Jihoon bunu düşündüğünde bir anda kendini açlıktan titrerken buluyordu.

Çünkü İyi Birisin | SoonhoonWhere stories live. Discover now