32

100K 6.9K 8.2K
                                    

"Jungkook, uyudun mu?"

Kapı aralandığı için ay ışığının aksine odama sızan koridorun ışığıyla beraber Jennie'nin sesi kulaklarımı doldurduğunda sarıldığım yastığı bırakıp omzum üzerinden kafamı ona, kapıya çevirdim.

Derin bir nefes alıp sakin olmaya çalıştığımda oturur hale geldim ve "Gel, ışığı aç." dediğimde o minik bedeniyle içeriye süzülüp ışığı açmış, karanlığa alışan gözlerimin acımasını sağlamıştı. Kapattığım gözlerimin üzerine parmaklarımı koyup hafiften bastırırken yatağımın ucu çökmüştü.

"Niye uyumadın?"

Dudaklarını büzerek sorduğu soruyla ve gözlerindeki ifadeyle onun da bir derdinin olduğunu belliydi. Benim derdim? Niye uyumadım?

"Taehyung'un telefonu kapalı hala. Onu bekliyorum, merak ettim nasıl olduğunu. Bir haber versin uyuyacağım."

Evet. Tüm derdim buydu. Taehyung'a, aptal sevgilime ulaşamamak.

Çoktan ayarladığım bir buluşmaya gittiğim için trip atıp kendini içkiye vermişti resmen. Kabul, ilk yazdığında bir an siktir edip yanına gitmek istemiştim ama öyle yapsaydım arkadaşlarım bunu eli yıl unutmazdı. Bir de Taehyung'un da benim hissettiklerimi birazcık hissetmeliydi ki beni anlasın, bir daha aramızda böyle bir şey yapılmasın. Neyse işte, gitmiş yine de atamamıştım onu tüm akşam kafamdan. Ne yaptı, çok mu içti, iyi mi..? Gibi ve gibi bir sürü soru.

Ona bir saat sonra 'eve geçeceğim haberin olsun' dediğimde aslında hem sabahlama olayını onu sinir etmek için söylediğimi hem de 'bir saat sonra evime gelebilirsin' dediğimi anlamamıştı. Şapladı biraz.

Bir an önce onu görmek istediğim için aceleyle eve gelip üstümü bile değiştirmeden aradığımda aldığım tek cevap 'aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor'du. Yaklaşık bir dakika telefonla bakışmıştım. Sonra bir daha aramıştım. Bir daha, bir daha ve bir daha. Hepsinde de aynı cevabı almak ve onun için koşa koşa eve geldiğim için biraz(!) sinirlenmiştim.

En son ise kendimi yatağa atmış boş bir şekilde bekliyordum işte. Gitsem nereye gidebilirdim ki? Hangi arkadaşını arayabilirdim? Nerede bulabilirdim onu? Biraz da bunları düşünüp kendi kendime hüzünlenmiştim. Onu tanımaktan daha öte hakkındaki a'dan z'ye her şeyi bilmek istiyordum.

"Hım, dönmedi mi hala aramalarına?"

Jennie'nin düşürdüğü omuzlarıyla sorduğu soruyla kafamı iki yana sallayıp ofladım ve boynumu kütlettim.

"Jimin uyudu mu? Sen niye uyumadın daha?"

Sorumla beraber öylesine yüzüme bakmaya başladı ve oflama sırası ondaydı işte. Bir derdi vardı. Tek Jennie'nin değil ama, Jimin'in de vardı. Ve ikisi de tek benden değil birbirlerinden de saklıyorlardı olay her neyse.

"Uyudu o. Ben, uyumadım. Uyuyamadım yani."

"Sorun ne?"

Bunu sormamı bekliyormuş gibi yüzü ağlar gibi buruşturup öne kayarak kollarını boynuma dolamıştı. Afallasam bile anında toparlanıp ellerimi pijaması üstünden beline koyup ben de sarıldım ona.

"İstemediğim şeyler oluyor. Kafam karışık, kötü bir şey yapmaktan korkuyorum Jimin'e karşı. Onu üzmek istemiyorum. Neler oluyor bilmiyorum. Hepsi o aptal yüzünden! Uyuyamadım bile! Neymiş beni görmek istiyormuş. Uyumam lazımdı ama uyuyamadım! İzin vermemem lazım Gguk ama elimde değil. Niye bu kadar aptalım?"

Siktir gerçekten ağlayacak mıydı? Duyduklarımı anlayamazken onu kendimden ayırıp saçlarını düzelttim ve çatık kaşlarımla yüzünü süzdüm. Onu böyle çaresiz görmeye alışık değildim ve olmak da istemiyordum.

oh no boy |taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin