fourteen

1.7K 154 9
                                    


“Yok ya, açılıcam artık.” Jeongin, Seungmin’e açılmayı planlıyordu. Seungmin’in başka birisinden hoşlandığına yemin edebilirdim, ama kanıtlayamam.

“Ben pek açılma önerisi sunmuyorum. İstersen, deneme yapabiliriz?” Diye sordum. Chan, bana tip tip bakarken ona neden öyle baktığını sorarcasına kafa salladım.

“O nasıl olacak Han? Sen önce bana bir yardım et!” Minho’ya göz devirdim.

“Seungmin’in üzerine gidicem. Hassas noktasından gideceğim.”

“Yapmana kim müsade ediyor?” Chan, gene babalık yapıyordu. “Ben izin vermiyorum.”

“O zaman sen konuş Chris!” Chan, kendisine Chris denmesinden pek hoşlanmazdı. Buda Chan’in hassas noktası.

“Tamam, ne biliyorsan onu yap!” Gülüp önüme döndüm. Kantinden çıkıp Seungmin’i aramaya başladım.

Sınıfa girdiğimde Seungmin en köşede sıkışmış oturuyordu. Beni fark etmedi, bende onu rahatsız etmeden bir kaç dakika öyle durdum.

“Aman, hadi be! Bu benim mi yanlış yaptığım anlamına geliyor?!” Önünde 4 tane kitap, 2 tane defter ile oturan Seungmin, kızmış görünüyordu.

“Lan? Sen hesap makinesinden mi bakıyorsun?” Işık hızıyla yanına koşarken Seungmin korkup elinde telefonu havaya uçurmuştu. “Kapatma, kapatma! Gördüm zaten.”

“Jisung! Hoca geldi sandım, korktum.”

“Korkma, gel konuşalım.” Seungmin telefonunu çantasına atıp bana döndü.

“Ne konuşacağız?” Bana korkuyla bakan Seungmin, az çok ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

“Jeongin.”

“Jeongin?”

“Evet, Jeongin hakkına konuşacağız.”

“Neden? Derslerde mi kötüymüş?” Göz devirip ayağı kalktım. Ayağı kalkarken Seungmin’i de kaldırmıştım.

“Gel bak anlatıcam.”

Seungmin’e kol atıp bahçeye çıkardım.

“Bak Seungmin. Biliyorsundur ki,” Seungmin Jeongin’in ondan hoşlandıp hoşlanmadığını hatırlamaya çalıştım. “Bilmiyorsun gerçi.”

“Çabuk ol.”

Minho’dan

Han gittikten sonra Jeongin ve Chan ile bahçeye çıkmıştık. Banka oturduğumuzda Jeongin tırnaklarını koparıyor, derisini soyuyordu. Chan her zaman eline vururdu ama bu Jeongin’i durdurmazdı.

“Ya reddederse?” stresle sallanırken tırnaklarıyla oynuyordu. Bu durumu fark eden Chan, bu sefer Jeongin’in kafasına vurmuştu. Ne hızlı, ne yavaş. “Ne vuruyorsun be?”

“Elleşme tırnaklarına!” kelimeleri söylerken bir yandan eline vuruyordu.

“Seungmin!” Jeongin’in gözü büyürken bende duyduğuma inanmıyordum.

“Nolmuş Seungmin’e?” Kafamı baktığı yere çevirince gerçekten Seungmin olduğunu görmüştüm. “Aa, Seungmin.”

“Şimdi sakince oraya gidiyorsun, Seungmin’le konuşuyorsun.” Jeongin kafasını sallayarak dediklerimi tekrar etti.

Jeongin söylemeye hazırlanırken ben Han’a gelmesini söyledim. Daha doğrusu, kaş göz yaptım. Başta anlamadı ama sonradan anlamıştı.

“Hazırım.” Seungmin, olduğu yerde tek başına sallanırken Jeongin yanına gitmişti.

Jeongin, Seungmin konuşurken gözleri parlıyordu. İkiliyi izleyen Chan’inde gözleri parlıyordu. Bir yandan da gülümsüyordu.

“Benim Jeongin’im aşık olmuş! Şuna baksana, gözleri parlıyor.” Chan’e gülüp önüme döndüm. Karşı bankta oturan Han ile gözgöze gelmiştim.

“Han bana bakıyor.”

“Tamam.”

“Chan! Han bana bakıyor!” Chan’i yavaşça dürteklerken Chan hala parlayan gözlerle Jeongin ve Seungmin’e bakıyordu.

“Chan!”

“Ne?! Bi dur, bak konuşmaları bitti galiba.”

Jeongin ile Seungmin’in konuşması bitmiş olması gerek ki, Seungmin ve Jeongin gülüp ayrılmışlardı. Seungmin, uzaklaşınca Jeongin’de bir şey demeden gitmişti.

“Noldu şimdi ya?”

seungin yapar miyim yapmaz miyim hic bilmiyorum, yaparmisim gibi gozukuyor

baepsae, minsungOù les histoires vivent. Découvrez maintenant