Laleler - Prutherlands

160 9 118
                                    

Kız kardeşinin bahçesinde çiçekleri ile uğraşırken arkada gülerek ona gey imaları yapışını haklı çıkarmak umurunda değildi, Belle'nin niyeti kötü de değildi zaten.

Ondan hoşlanıyordu.

Hollandalı ufak dükkanındaki çiçeklerle ilgileniyordu sabah rutini olarak. Rengarenk Kardeşkanı çiçeklerini raflara dizmiş, ilgiyle suluyordu. Genel sert mizacına ters bulunan bir hobi bile olsa kıymetli çiçekleriyle uğraşmasının bir mahsuru yoktu ya?

Hoşlandığı kişiye gelinecek olursa bu sabah rutine yavaştan ve düzensiz biçimde dahil olan biriydi: Bir müşteri.

Hafta içleri sabah erkenden okulunun yolunu tutar, bazen çiçekçiye uğrardı. Okul dışında uğradığı da oluyordu tabii. Muhtemelen sırf onları görebilmek için. Cennet çiçeklerine bakarken kendisi de bembeyaz bir melek gibi görünürdü. Çiçekçi dükkanınım duvarları da çiçeklerle süslüydü. Doğanın tekrar tekrar kendisini oluşturduğu bir mozaik gibiydi, bu mozağiğe en çok yakışan da o melekti.

Matematik öğretmeni olan adam yine sabah erkenden yola çıkmış, öncesinde de çiçekçiye uğramayı düşünmüştü diye tahmin ediyordu gece boyu onu düşünmüş Hollandalı sarışın adam.

Uğrayacak olursa gene güzel bir buket hazırlardı ona. En son yaptığı bukette kırmızı-beyaz krizantemler ve sarı karanfiller hazırlamıştı. Çiçeklerin dilinde karşıladığı tutku dolu ve saf aşka karışmış bir parça hüzün anlamına uygun bir biçimde hislerini de ona vermişti.

Gilbert onun hazırladığı buketleri alırdı, bazen evine koyar bazen de öğrencilerine hediye ederdi.

Mesajı alıyor muydu ki diye zaman zaman merak ederdi Tim.

Onun öğrencilerine neden çiçek hediye ettiğini de bilmiyordu ya.

Muhtemelen çabalayan öğrencilerine çikolata vermekten daha kalıcı olacağını düşünüyordu... En azından aklına gelen tek sebep buydu.

Bu hoştu belki ama Hollandalı özel bir anlam ile çiçekleri ayarlarken alıcısını kestiremiyordu pek fazla. Yine de şansını deniyordu. Bugün eğer gelirse ona pembe lalelerden bir buket ayarlayabilirdi. Yeni laleler çok güzel ve tazeydiler.

Kalın giyinmişti bugün Albino adam. Hava kapalı ve soğuktu, uzun kabanını ve kendisini ne kadar güzel gösterdiğinin farkında olmadığı beyaz atkısını giymişti. Dükkana girmişti yine her zamanki tavrıyla. Her zamanki gibi zarifti, Hollandalının buna pek şüphesi yoktu o dükkana gelmeden önce bile. İçeriye girerken kapıdaki küçük çan sevimli bir ses çıkararak Tim'i onun gelişine dair bilgilendirmişti ve-

Ah... güneş mi açıvermişti ne? İçeriye bir ferahlık, bir aydınlık dolmuştu sanki.

''İyi günler.'' Burnu ve kulakları kızarmıştı müşterinin. Soğuğun etkisiyle biraz buhar üflüyor gibiydi.

Çok cezbediciydi ve çiçekçinin fotografik hafızası bu Albinonun teninde açmış pembe gülleri hemen kaydetmişti.

Gilbert. Atkısını biraz aşağı indirmişti. Elleri soğuk sebebiyle iyice kemikleşmişti. Hassas beyaz teni için soğuk önemli bir etken olsa gerekti ancak pek umursamıyordu.

"Özel olarak baktığınız bir şey?" Genellikle bu adam anlında minik bir yara izine sahip Hollandalıya bırakırdı kararı, yine de emin olmak için sormuştu.

''Ne önerirseniz.'' Evine koyuyordu bazenleri Albino.

Pembe laleler ve beyaz kasımpatı idi o halde. Pembe lale sevgi içindi, beyaz kasımpatılar ise Gilbert'in varlığından bile habersiz olduğu bu sevgiye karşı sadakatine.

Minicik Hetalia HikayeleriWhere stories live. Discover now