Öz güven - UsUk

55 4 26
                                    


//UsUk oneshots kitabıma almıştım sonradan ama burada da dursun bu hali bakalım...

Alfred, son derece ağır bir cüsseye sahipti. Bir amatör müzisyen ile internet üzerinden tanışmış ve uzun uzun konuşmalarının ardından da cidden fazlasıyla yakınlaşmışlardı. Bir buluşma ayarladıklarında çekinmişti fakat Arthur, suratında ani değişimde hayal kırıklığı barındırıyor gibi durmuyordu.

O gün belki de ellinci defa e-maillerini kontrol etmişti.

Arthur. Onu uykusundan mahrum bırakan etken tam olarak buydu işte.

Arthur'un yalnızca sesini biliyordu, ve müziğini ((şarkılarında anlattıklarını))... ancak bir gün eline geçen çok daha fazlasını öğrenme fırsatını bulmasının tek nedeni anlık bir cesaretle mesaj atma hamlesinde bulunmuş olmasıydı.

İlkin ne kadar soğuk olduğunu hatırlıyordu. Arthur pek konuşmaya hevesli durmayan duruşuyla teşekkürünü etse bile Amerikan ısrarcılığını konuşturduğunda kabuğundan çıkıvermişti. Her gün konuştukları bir saat aralığı ortaya çıkmıştı, bazenleri kötü geçen bir gün gece yarılarına bile sıçrıyor olsa da birbirlerini arama saatleri şikayet etmeyecekleri bir zaman aralığıydı. Yavaş yavaş bu kıvama kadar ulaşmış, birbirlerine kabul etmeyecek olsalar bile son derece değer veren iki insan konumundalardı.

Şimdi ise bir buluşma kararı almışlardı. Alfred ani bir hevesle bu fikri saniyesinde kabul etmesine karşın şimdi bedenini bu kararının ağırlığı altında gelişen korku ve gerilim sarmıştı.

Sonuca bakılacak olursa; Alfred gayet tombul, çocuksu ve bilgisayarın başını pek terk etmeyen dağınık biriydi. Gözlük ve diş telleri asla tek başına bir sorun teşkil etmezdi ancak çenesinden ve yanaklarından sarkan o dolgunluk ile birleşince...

Artık liseli bir ergen değildi elbette fakat hâlâ kimseye belli etmediği özgüvensizlik yerinde duruyordu. Boyu ile kilosunu oranlayınca belki o kadar kötü değildi? ((Belki öyleydi)) Daha önce pekçok kez düzenli spor yapmıştı fakat her şekilde çok yiyordu. Daha önce internette rastgele makaleler okurken denk geldiği 'kuraklık adaptasyonları günümüzde obeze yol açan bir gen olabilir mi?' Temalı bir yazı okumuştu ancak birine kendini beğendirmeyi dilediğinde bu yardımcı olmamıştı.

Arthur'un zeka niteliğini ön sıraya koyduğunu umuyordu -ki konuştukları kadarıyla öyle olduğunu düşünüyordu da. Alfred yazılımdan anlardı, espri kabiliyetine sahip ve ilginç bulduğu bilimsel alanlara az çok hakimdi.

Yine de ilk izlenim, görünüş üzerinden bir değerlendirme ile geliyordu değil mi? Bunu belki birbirlerini önce yaptıkları eserleri, ardından kişisel görüşleri ile tanımaları bir parça yumuşatacaktı.

Zaten bir haftada etkili olduğu idda edilen diyetleri denemiş bile olsa kendi süresi dolmuş, diyetler de bir işine yaramamıştı.

Yarına kadar bir şey yapamazdı. Gecenin bu saatinde buluşmalarını iptal edemezdi veya gelmemezlik de yapamazdı. Muhtemelen böyle bir girişimde Arthur'u kaybederdi ki bunu istemiyordu.

Bir an için Arthur'un bir seri katil ya da haberlerde rastladığı dolandırıcılardan olma ihtimalini göz önüne alsa da sonuçta Arthur ile ilk adımı atan hep kendisiydi ve zeki bir katil neden fazladan leş istesindi?

Bu saçma şüpheleri sonlandırmak istese de gece boyunca uyuyamamıştı. Yatakta debelenmek, youtube'da dolaşmak filan çok daha cazip geliyordu düşünceleriyle baş başa kalmaktan.

Nihayet bir şekilde abartmamaya çalışarak giyinip buluşma noktası belirledikleri caddeye vardığında gergince etrafa bakınmıştı. Arthur'un yeşil gözleri olduğunu biliyordu, nasırlanmış parmakları olmalıydı, gitar çalan birinden bahsediyordu ne de olsa.

Caddede birkaç yiyecek satan tezgah, kenarıda yeni gelmiş bahar havasıyla güzel manzaranın bedeli olarak fazlaca insanda alerji yapmaya hazır tomurcuklanan ağaçlar, kenarılara kurulmuş birkaç müzisyen ve çizer, binaların duvarlarında ise ustaca çizilmiş cadde boyu devam eden grafitiler mevcuttu.

Sanat Sokağı...

Evet, doğru yerdeydi. Arthur bu ufak alanın şehirdeki en sevdiği yer olduğunu ve sakıncası yoksa burada tanışmak istediğini söylemişti.

Onu aramayı düşündü. Evet- evet buna mecburdu, sonuçta birbirlerini görür görmez tanıyacakları romantizm kokulu bir evrende yaşamıyorlardı. Numarayı tuşladı ve ilk sesini o ses kayıtlı videolarda duyduğundan beri içinde garip bir duygunun kıpraştığı sesi işitmeyi bekledi.

Telefonun zil sesi kenarıda oturan deri ceketli, siyah gitarlı bir sarışının cebinden yükseldiğinde boğazında bir yumru hissetmişti. İngiliz telefonu gözleri önünde kulağına götürmüştü.

"Alfred?" Karşı hattın kendini duyduğuna emin olmak ister biçimde sorduğunda bir cevap gecikmemişti.

"Buradayım. Yani- geldim." Genelde umarsızca bir kibirle konuşsa dahi o da bir insan olarak 'heyecanlanma' denen illetten korunamıyordu demek.

"Oh, harika. Neredesin?" Gitarını kenarıya bırakıp etrafa bakındığını gördüğünde Alfred tereddütü yutarak yanına yaklaşmıştı. "Önündeyim."

Arthur camın ardına saklanmış mavi gözlere kadar kaldırmıştı kafasını. Son derece cılız duruyordu.

Yine de havalıydı.

Alfred eski pilot ceketi ile karşısında, gözlerinde hayal kırıklığını arıyordu. ((Alfred'in kalbinde mayın tarlasında ilerleme hissine yol açıyordu bu))

Yine de bunu görememişti, farklı bir şeyler vardı. Arthur kalkmış ve sırıtarak elini uzatmıştı.

"Kraliçe aşkına, bir an beni ektiğini sanmıştım."

Görünüşe dair bir yorum ya da mimiksel ipucu çekip çıkaramamıştı. Bu aklında dolanıp dururken olayların ne kadar sorunsuz ilerlediğine odaklanmakta zorlanmıştı.

Arthur ona yemek ısmarlamış ve birkaç üzerinde çalıştığı parçayı çalmıştı. Biraz beraber yürümüşlerdi, harika gitse bile kafasını kurcalamaya devam etti bu yargılanma korkusu.

Nihayetinde dayanamayıp İngiliz ona neden dalgın olduğunu sorduğu vakit buna değindiğinde Arthur garipsemiş gibi duruyordu.

Yavaş yavaş Arthur'un kilo durumu sağlıksızsa bunu övmenin getireceği rahatsızlıklar sebebiyle manasız olduğunu, ayrıca bunun Alfred'in kendi meselesi olması kaynaklı kendisine laf düşmediği fikrinde olduğunu anlıyordu. O gün için bunu bilmek gerçekten rahatlatıcı bir etkiye sahipti.

Güzel bir buluşma sayılırdı. Aslında Alfred için kendi kendine fazla düşünerek kaçırdığı bir nimetti ama şimdilik buna biraz alışacaktı. O kadar ciddiye almaması yargılanmaktan korkmamak adına gerekliydi.


________o_________
Bunu kendime az kelime kullanma sınırı koyarak yazmıştım...

Kamu telah mencapai bab terakhir yang dipublikasikan.

⏰ Terakhir diperbarui: Sep 09, 2022 ⏰

Tambahkan cerita ini ke Perpustakaan untuk mendapatkan notifikasi saat ada bab baru!

Minicik Hetalia HikayeleriTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang