Geçmiş....Sevda
Abimin arabasına geçip bindiğimde başımı cama yasladım. Gözlerimden yaşlar süzülmese de içimde kıyametler kopuyordu. Göz kapaklarım her örtüldüğünde gözümde o anlar canlanıyordu. Kulaklarımda hep iniltileri vardı. Her yutkunuşumda boğazımdan geçmeyen yumru acıyan boğazımı daha da yakıyordu. Herkesle vedalaşmaya gidiyordum. Sarılmasam da gözlerimle saracaktım onları. Hem Cihangir'in iyi olduğunu görmek istiyordum. Hastaneye yaklaştığımızda bir eczanenin önünde durduk. Abim yengeme bakıp tekrar bir onay aldı. Yengemin başını sallamasıyla abim eczaneye girdi. Sorgulayan bakışlarım yengeme dönünce biraz panikler gibi oldu.
"Gülüm bana sakın kızma. Yıkarken fark ettim. Bunu atlatamadan bir de bebe olursa diye korktum. Abin ilaç alacak şimdi."
Ellerimi yüzüme kapatıp az önce akmayan yaşlarımı serbest bıraktım. Beni düşürdüğü durum çok kötüydü. Utancımdan yerin dibine girmek istiyordum.
"Sevda yapma yengem. Sen günahsızsın. Bir bebek kadar temizsin. Bak abin hal çaresine bakacak. Yapma kurbanın olayım. Başını dik tut. Ağlama."
"Yenge ben bununla yaşayamam."
"Ne demek yaşayamam. Senin bir suçun günahın yok yengem."
Abimin kapıyı açıp arabaya binmesiyle sesimi kestim. Ama ellerim yüzümde ağlamaya devam ediyordum.
"Sevda. Bana bak abim."
Başımı sağa sola sallayıp bu sefer hıçkırıklarımı da tutamadan sesli ağlamaya başladım. İnip arkaya yanıma bindi. Beni kollarının arasına aldı. Ellerimi yüzümden çekene kadar saçlarımı öpüp okşadı. Abim öptükçe temizlendim sanki. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama ağladıkça rahatladım. Utanç ve canımın yangını hala yerli yerindeydi ama bir nebze olsun rahatlamıştım.
"Toparla kendini. Cihangir'i görüp evimize dönelim. Her şeyi konuşacağız. Sana bunu yapanın gerekirse canını alacağım. Her şeyin çaresine bakacağım. Üzülme, tek gözyaşı dökme. Tamam mı gülüm?"
Başımı salladım. Ön taraftan ilacı ve suyu uzatan yengemin elindekileri aldım. Abim de şoför koltuğuna geçip çalıştırdı. Hastaneye gidene kadar hiçbirimizden ses çıkmadı. Hastane otoparkında arabayı bıraktıktan sonra servise doğru ilerledik. Hastane kapısından girdiğimiz anda bütün acımı derdimi kapıda bıraktım. Bu akşam Cihangir'den başka bir şey düşünmeyecektim. Kalbim korkuyla atmaya başladı. Cihangir'in odasının önüne geldiğimizde içeriden ağlama sesi geliyordu. Panikle odaya daldık. Annem ve babam bir köşede ağlıyordu. Gözlerim Cihangir'i bulduğunda bomboş bakan gözlerini gördüm önce. Gözleri bomboş baksa da yüzü gözü ağlamaktan şişmişti. Elleri yara bere içindeydi. Boynundan göğsüne doğru tırnak izleri hafifçe kanlı bir yol bırakmıştı. Yanına adımlayıp adını seslendim. Boş bakışları gözlerimi buldu.
"Her şey bitmiş abla. Neden bunu bana yaptırdınız? Ben bunun hesabını kime sorayım şimdi? Israrcı olan size mi, size kıyamayıp kendine kıyan bana mı? Ben kendime kıydım abla!"
İsyanıyla ben de ağlamaya başlamışken yengem araya girdi. Öyle bir enerjisi vardı ki bugün hepimize yetişmişti.
"Oy yengesinin canı. Ne ağladın bu kadar gözün dana gözü gibi olmuş." Elleriyle Cihangir'in yüzünü sildi. Aslında kendisi de ağlamak üzereydi ama kendini tutuyordu. Cihangir'in dudakları büküldü. Kendisini oyuna almayan arkadaşlarını şikayet eder gibi söylendi.
"Bacağım yok artık yenge. Nasıl kıydım ben kendime? Ben böyle yaşayamam."
Yaşayamam lafından sonra yengemin gözleri beni buldu. Bugün bunu ikinci kez duyuyordu. Yüzü allak bullak olmuştu. Ama çaktırmadı, hemen toparlandı. Her zaman gülen yüzünde buruk bir tebessüm belirdi. Bir eli Cihangir'in yanağında kalırken diğeri göğsüne gitti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN
Teen FictionElimde tuttuğum yazmayla yavaş adımlarla yürüyordum. Bu yolun sonu nereye gidiyor hiç bilmiyordum. Gözlerimin yaşı kurumuş, bitmişti. Nefes alırken göğsümden yükselen büyük bir ağrı vardı. Saçlarımın kökleri acıyor, yüzümün her yanı cayır cayır yanı...