SevdaKolumu kavrayan elin sahibine baktığımda yüzü gözü kızarmış Fırat karşımdaydı. Defalarca reddetmeme rağmen ara ara karşıma çıkardı. Rahatsız olduğumu anladığı günden beri uzaktan uzaktan izler, sessizce yoluna giderdi. Şimdi evimin sokağında kolumu tutup kendine çekmiş olması elimi ayağımı birbirine dolaştırdı. Kolumu kendime çekmeye çalışırken tutuşunu sıkılaştırdı. Ama yine de canımı acıtmıyordu.
"Ne yapıyorsun? Bıraksana kolumu."
Korktuğum sesimden belli oluyordu. Ama dik duruşumdan taviz vermedim.
"Sevda, tamam demişsin. Başkasına tamam demişsin."
Acılı yüz ifadesi karşısında ne yapacağımı bilemedim. Sanki zorla evlenmeyecekmişim gibi tavır takındım.
"Sana defalarca olmayacağını söyledim. Başkasına tamam dediysem karşıma neden çıkıyorsun? Başkasının nişanlısına bakmak adamlığa sığar mı?"
Ağzının içinde homurdandı. Sinirli bakışları gözlerimi bulduğunda afalladım. Deli deli bakıyordu. Gözleri ardımda bir yerlerde sabitlendi. Eğildiğinde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken kendimi omzundan sarkarken buldum. Çığlık atmaya bile vakit bulamadan bir arabanın arka koltuğuna resmen atılmıştım. Şaşkınlıktan sıyrılıp Fırat'ı, kapıları tekmelemeye yumruklamaya başladım. Bir yandan da korkudan ağlıyordum. Ne yazık ki çabalarım sonuçsuz kalmıştı. Fırat benimle birlikte iki kişinin hayatını daha mahvetmişti.
Abimin dayakları ölmeme yardımcı olamadı. Tek umudum Güleycan'ın direnmesiyken o da kabullendi. Benim tek kurtuluşum ölümden başkası değildi.
...
Her gün eziyetti. Ne kadar iyi davranılırsa davranılsın sanki boynumda bir urgan vardı her geçen dakika sıkılaşıyordu.
Alışveriş için çıktığımız çarşıda sessizce alınanları izledim. Hiçbir şeyde fikrimi belirtmedim. Sessizce bekledim. Ne zaman ki iç çamaşırı seçmeye geçildi o zaman ilk itirazım döküldü dudaklarımdan. İki senedir herkesten gizlediğim en büyük acım iç çamaşırı mağazasının önünde kendini tekrar belli etti. Evlendikten sonra bana zorla dokunma ihtimali içimdeki korkuyu harladı. Kapıdan gitmemek için direndim. Yanıma gelen Dilan Hanım'la bakışlarımı yere çevirdim. Utanıyordum. Elini koluma tereddütle bıraktı.
"Oğlumu istemiyorsun biliyorum. Fırat zor bir çocuk. Güleycan'a, sana çok haksızlıklar yaptı. Ama düzeleceğine inanıyorum. Sana istemediğin bir şekilde yaklaşmayacaktır. Buna inanıyorum. Şimdi seçeceğin çamaşırları ileride istersen giyersin, istersen atarsın. Kimsenin seni bir şeye zorlamayacağını bil. Yaşamanızı, nefes almanızı istiyorum. Bu yüzden geri dönmeyi düşünme, lütfen."
Gözlerim dolmuştu. Bu kadar iyi davranılmayı hak etmiyordum. Başımla onayladım. İçeri geçtiğimizde rastgele birkaç takım seçtim. Ne renkleri ne modelleri umrumdaydı. Ömrüm boyunca asla giymeyeceğimi biliyordum.
Eve dönüşte konuşmak isteyen Fırat'a daha fazla direnemedim. Sessiz geçen uzun bir yolculuktan sonra uçurum kenarı gibi bir yere gelmiştik. Geldiğimiz yol ağaçlık olsa da bulunduğumuz yer ağaçsız çimenlik dümdüz bir alandı. Araba durup Fırat kontağı da kapattığında artık vaktinin geldiğini anlamıştım. Başını yasladığı yerden bana doğru çevirdi. Sabırla konuşmasını bekledim.
"Onca süre içinde birazcık da olsa için ısınmadı mı bana? Mektuplardan, seni izleyişlerimden hiç mi etkilenmedin?"
Konuşması sessizliği bölmüştü. Ne diyeceğimi bilemedim. Mektupları, karşıma çıkıp kendini göstermesi ara ara heyecanlanmama sebep olsa da yaşadığım durumu hatırlatıp durdum kendime. İçimdeki his dallanıp budaklanmadan önüne geçebildim.

STAI LEGGENDO
İSYAN
Teen FictionElimde tuttuğum yazmayla yavaş adımlarla yürüyordum. Bu yolun sonu nereye gidiyor hiç bilmiyordum. Gözlerimin yaşı kurumuş, bitmişti. Nefes alırken göğsümden yükselen büyük bir ağrı vardı. Saçlarımın kökleri acıyor, yüzümün her yanı cayır cayır yanı...