XXI - İdam İpine Bürünmüş Şafak

75 40 12
                                    

#Sagopa Kajmer - Bu Sen Değilsin

KARA GÜZ
21.BÖLÜM : İDAM İPİNE BÜRÜNMÜŞ ŞAFAK

🌙

Bazı seçimlerin sonucu kabuklanmaya hazır yaraların tekrar kanaması kadar zalimdi. Aslında olayları bazı noktaya çeken bizlerdik ama neticesinin böyle ağır olması kalbimizde ağırlık oluşturan bir sebep niteliğindeydi.

O an aklımdan geçen düşünceye tahammül edebilmiştim. Çünkü ben o an aklıma eş olarak en çok da kalbime esir düşmüştüm.

Ne söylersem söyleyeyim , ne kadar inkar edersem edeyim bazı şeyler içinse dinlediğim tek çağrı kalbimin sesi oluyordu .Kulağımı ona adıyor ve onun bana fısıldadığı sözleri dinlemekle meşgul ediyordum kendimi. Oysa biliyordum kalp iyi geldiği yerde yanıltabiliyordu da benliğimi.

İnanmak en büyük yanlışların temelini atan bir fiildi. Önce ufaktan zihnimize sızan yanılgıların sonra bu yanılgılardan doğan yanlışları oluşturan en sahici his. İnanırken yaşayacağını hiç düşünmediğin o yanılgının içine düştüğün an ise aslında hiç ummadığın ihtimalin seni vurduğu darbelerden sıyrılamadığın zaman dilimiydi.

Gerçeklerden kaçmak kalbimizin mesleğiydi...

Kafamda kurduğum ya da gerçekleşeceğini tahmin edebileceğim düşünceyi tartmaya çalıştığım saniyelerde sanki onlar da seslere dem vurmuş şimdi sessizleşmişlerdi. Hiçbir şey çaktırmadım. Yüzüm , yine her şeyden habersizmiş imajını vermek için halihazırda bekliyordu.

Artık her şeyi düşüncelerimde planlıyordum. Bunu her daim yapıyordum ama hayat bazen bize vurduğu fıskeyi ansızın yaptığında her şey darmadağın olabiliyordu. Bu yüzden kesinliğe düştüğümde dahi şüphe duyabiliyordum herşeyden , herkesten...

Karanlığın içine batıyordum gitgide. Kendimi kör kuyu içinde buluyor , içinde aydınlığı arıyordum. Ama bu boşa bir çabaydı, çünkü ne kadar uzak durmak istesem karanlıktan , o kadar kapılıyordum beni sardığı sarmaşıklara...

Tutunmaya çalışıyordum kendi çizdiğim doğrulara ama onca yanlışın içinde doğrularımın adı bile kirlenmişti artık. Bunca yanlışın içinde doğru denen şey kalmamıştı.

Onların karanlığı altında ben de olmam dediğim şey oluyordum ; onlar gibi bir canavar...  Kendimi , benliğimi elimde tutmaya çalıştıkça daha da çok düşüyordum onların kör kuyusuna...

Yapma Nehir. Sen karanlık değilsin , gözlerini kapasa da karanlığın perdesi , kalbin kör değil...

İçimdeki ses susmak bilmiyor , beni kendi muhakememe davet ediyordu.Zihnimde döndürdüğü sesler benliğimin kaynar kemiklerinde sızıntıya sebep oluyordu. Durmuyordu , durmadıkça kafamdaki düşünceler beni yiyip bitiriyordu.

Konferans odasında duyduklarım zihnimde yankı bulduğunda kendimi toparlama işini çok ertelemedim. Daldığım yerden kendimi çekip kopardım ve içeriden cılız ama boğuk olmayan seslerin geldiği konferans odasının kapısına iki kere tıklayarak girdim.

Salona adım atmamla benden sırlarla dolu , o tanıdık bakışların üzerime toplandığını hissettim. Benden habersiz , Poyraz Alahan ve tabiki yine benden gizlisi saklısı olduğunu düşündüğüm amcam bir aradaydı. Amcam hemen az önce duyduğum cümleleri hiç söylememiş gibi bir anda suspus oturduğunda birkaç kere boğazından mırıltı çıkardı. Bunun Poyraz Alahan'a bir uyarı niteliğinde olduğunu anlıyordum ama Poyraz'ın da bunu takar gibi bir hali yoktu zaten. Kendisi de amcam gibi gayet iyi biliyordu ki o taktığı maskenin altında ser verip sır vermeyen adam vardı.

KARA GÜZ Where stories live. Discover now