İki

84 14 25
                                    

. . .




"Ne ulan bu kasanın hâli?! Fikret nerede? Fikret!!"

"Hemen çağırayım ustam! Karşıya kadar gitmişti."

Mürsel panikle fırlayıp gittiğinde, Sami Bey kasayı bir kere daha saydı. Yanılmamıştı, eksik vardı.

"Vay eşşoğleşşeğek!!"

Fikret dün akşam kasadan aldığı parayı sabah Azer'le itişmekten yerine koymayı unutmuştu. Normalde hayatta böyle bir acemilik yapmazdı ama işte... Yakalanmıştı. Ve bu sefer tehlike çanları onun için çalıyordu.

"Buyur baba, geldim!"

Delikanlı bir dakika sonra nefese nefese dükkandan içeri girdiğinde babası o daha doğru dürüst soluklanamadan tepesinde bitmiş ve okkalı bir tokat patlatmıştı ensesine.

"EŞKIYA MI OLDUN LAN SEN BENİM BAŞIMA?!"

Elindeki faturaları sallarken yine esip gürlüyordu:

"Dayısı kılıklı, fırıldak!"

Fikret acıyla yüzünü buruştursa da elini ensesine götürmedi. Cayır cayır yanıyordu babasının vurduğu yer ama şimdiye kadar ne dayaklar yemişti o. Bu neydi ki?

"Baba ne vuruyorsun ya? Ne oldu yine, ne yaptım?"

Salağa yatmak her zaman için en iyi savunmasıydı ama bu durumda paçasını kurtarmayacak gibiydi. Zira Sami Usta dişlerinin arasından soluyordu şimdi boğa gibi:

"Bir de soruyor hayvan herif! Bir de soruyor..."

Delikanlıyı kolundan tuttuğu gibi kasadan tarafa götürdü çekiştire çekiştire.

"Akşam sen kapatmadın mı dükkanı yavşak? Hırsız girmediyse 700 lira götüme mi kaçtı?"

Fikret boş bir çabayla "Estağfurullah baba... Düşmüştür buralara bir y-" demeye kalmadan "KES!" diye bağırıp susturdu onu babası. Yalanın bini bir paraydı.

"Bir de sana güvenip dükkan emanet ediyoruz. Bir baltaya sap olamadı bari dükkana baksın, diyoruz. Rezil! Gene nereye borç yaptın?"

Fikret liseden mezun olduğundan beri sağda solda sürtüp ona buna borç takıyordu, doğru. İtlik serserilikten vakit bulup doğru dürüst okul da okumamıştı, kabul. Bunları inkâr ettiği yoktu. Ama keyfinden mi borç takıyordu millete? Bunu kimse sormuyordu.

Ne zaman arkadaşlarıyla yeni bir iş kurmaya heves etse, babası "Hazırda iş var, macera arama kendine." diyerek önünü kapatıyor, sermaye konusunda ona zerre destek olmuyordu. Fikret desen zaten babası gibi 40 metrekare dükkanda ne uzayıp ne kısalarak ömrünü çürütecek adam değildi. Hâl böyle olunca babasından ayrı, yeni iş kurma arayışlarına giriyor; daha siftah yapamadan işi batırınca da birinden aldığı borçla ötekinin borcunu ödeyerek kendince bir denge siyaseti yapıyordu. Fakat son tahlilde görünüyor ki, taşıma suyla değirmen dönmüyordu.

"Arkamı döner dönmez kasayı mı tırtıklıyorsun lan?! Uçkuru düşük herif! Karıya kıza mı yediriyorsun paraları? Ganyan mı oynuyorsun? Ne yapıyorsun?"

Fikret'in kaşları çatıldı hemen:

"Baba bak ağır konuşuyorsun Mürsel'in yanında. Kalbini kıracam şimdi."

Sami Usta bu lafla beraber daha da köpürdü:

"Sen daha dünkü boksun ulan!"

Hatta o kadar öfkelendi ki Fikret'i ite kaka dükkandan dışarı attı.

Leblebici | bxbWhere stories live. Discover now