|ani gelen ölüm2021, Ocak
Ne yapacağını bilemiyordu. Arkadaşının önemsizce söylediği birkaç cümle arasında seçebildiklerini yapıyordu Jeongguk. Adımlarının gittiği yer sonunu getirebilirdi. Devam etmek ve durmak arasındaki ince çizgide takılı kalırken zihnindeki karmaşa titreyen avuçlarındaki telefonu sıkı sıkıya tutmasına neden olmuştu. Gözlerini bir süreliğine kapatarak sırtını sokak arasındaki duvara yasladı. Korkuyordu, gördüğü vahşet karşısında dili tutulmuş bedeni kaskatı kesilmişti. Ânın verdiği dehşetle her şeyi kayda almış olması hayret ediciydi, Jeongguk... Jeongguk o adama yardım edememişti. Yaşamak için yalvaran bir adamın Kim Taehyung'un parmakları arasında boğulmasını, her âna ait ürpertici ayrıntıları yeniden artık Jeongguk'un zihninde yaşamaktaydı.Gözlerinin önünden bir an dahi çekilmek bilmeyen görüntüler yumruk yaptığı ellerini kafasına geçirmesine neden olurken yüreğinde can bulmaya başlayan vicdanı gözlerini doldurmaya yetmişti. Aldığı sık nefesler boğazına yapışan görünmez ellerin varlığını iliklerine dek hissettirirneye devam ediyordu fakat aniden hayatını kurtarabilme ihtimalinin verdiği âni huzurla ayağa kalkarak yaslandığı duvardan ayrılıp Kim'in mahzenine doğru yürümeye başlamıştı.
Tek başına oluşu ve kimsenin yaptığı bu küçük oyundan haberdar olmayışı tedirginliğini arttırırken küçük bir çetede basit bir teslimatçıdan daha fazlası olmayacağının fazlasıyla farkındaydı. Hayatı patronlarının verdiği birkaç kuruşla ayak işlerini yapmasıyla geçecekti. Bu hasta kalple ne kadar yaşayabilirdi bilmiyordu, krizleri habersizce bedenini kollarken hayata tutunabilmek için en güzel zamanlarını harcadığı bunca yıldan sonra sakin bir yaşamdan daha fazlasını istemiyordu. Basit hayalleri vardı ve bu hayaller bulunduğu zincirlerin arasında öyle uzak görünüyordu ki... Düşük bütçeli bir maaş... Tek odalı bir ev... Güzel bir okul hayatı.
Daha fazla ne isteyebilirdi ki?
Varmıştı.
Mahzenin önünde birkaç sivil adamdan çok daha fazlasının varlığını hissederken birkaç adımda yanlarına yaklaştığında iki çift gözün odağına girmişti. Kendisinin yaklaşmasıyla adamlardan biri öne doğru ilerleyerek her türlü oyunun döndüğü bar imajı çizilmiş bina kapısını otomatik kilitleyerek ters bakışlara bir yanıt beklercesine kollarını önünde birleştirdi.
"Bay Kim'in yardımcılarından biriyle görüşmeliyim."
İçten içe güldü Jeongguk bu acizliğine ve aptallığına. Olduğu pozisyondan dolayı Kim Taehyung ile görüşmeyi bile isteyemiyordu. Yardımcısıyla görüşmek için ise yalvarmak zorundaydı.
"Sebep?"
"Bay Jung'un adamıyım, teslimat var."
"Gün içinde teslimat yok, topuklarına sıkmadan önce çöplüğüne dön."
İri yarı adam, arka cebindeki silahı göstererek davetsiz adımda kendinden emin bir şekilde olduğu yerde duran gencin yüzüne yaklaşarak avucunu omzuna geçirip itmeye başlamıştı.
"Dediğimi duymuyor musun? Dayak yemeden önce seni uyarıyorum çocuk. Siktir git."
Bu şansı kaybedemezdi. Bu kez farklı olmalıydı, gözleri önünde hayatını kaybeden adamın ölümüne değecek bir şeylere yapmalıydı. Hissettiği öfkeyle omzuna yapışan eli iterek cebindeki telefonu çıkardı. Video kaydını açar açmaz duyulan yardım çığlıkları yeniden zihnine ulaşmış, nefesini keserken tırnaklarını sertçe avucuna geçirerek dişlerini sıkmıştı. Özür diledi o yaşlı adamdan, ölümünü kendi lehine çevirmeye çalıştığı için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JO 'taekook
Fanfiction"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve gerçek kötülerin kurbanlarını içerir.