Çikolatalı Kek

273 43 149
                                    

"Siyah kanatlı çocuk görevini öğrenince çok korkmuş. Bir çocuğa nasıl böyle korkunç bir görev verilebilirdi ki? Ne yapacağını bilmeden 22 numaralı evin yolunu tutmuş, asıl şoku evi tanıdığında yaşamış. Bu kasabaya ilk geldiği gün tanıştığı arkadaşının eviymiş burası. Korka korka zile basmış, arkadaşının annesi açmış kapıyı, içeri almış. Arkadaşı da hemen oyuncaklarını bırakıp siyah kanatlı çocuğa sarılmış. Bir süre beraber oyun oynamışlar, annesi onlara çikolatalı kek ve meyve suyu ikram etmiş. Saatler sonra hava kararmaya başlamış ve arkadaşının babası da eve gelmiş. Siyah kanatlı çocuk zamanının yaklaştığını anlamış, ama ne yapacağını bilmiyormuş. Herhangi bir sihirli gücü veya bir silahı bile yokmuş. Bir süre sonra arkadaşı odasından bir kitap almaya gitmiş. O sırada siyah kanatlı çocuk ve arkadaşının ailesi yalnız kalmış, vakit gelmişti. Bir şeyler yapmak zorundaydı, ama yapacak hiçbir şeyi yoktu. Çaresizce ayağa kalktı, arkadaşının ailesine son kez baktı. O an bir silaha sahip olmayı çok isterdi. Dileği tam o an gerçekleşti, tam önünde bir ışık parladı ve evi paramparça etti. Siyah kanatlı çocuk bunu kendi mi yapmıştı? Ama o an içini bir korku kapladı, amacı o arkadaşını korumaktı, onu da öldürmek değildi! Defalarca arkadaşına seslendi, ama bir cevap alamadı. Küçük bir enkaz yığının altında minik bir el gördü ve o eli tuttu. O eli bir daha asla bırakmayacaktı, buna emindi."

***

Bu kitabı biliyordum. Annemin bana küçükken anlattığı bir masal kitabıydı bu. Konusunu az çok hatırlıyordum ama genel olarak unutmuştum çünkü okumayalı yıllar olmuştu. Ama neden bu kitabı ardında bırakarak gitmişti ki? Kitabın sayfalarını çevirip bir not veya herhangi bir şey aradım ama kitap olduğu gibi duruyordu. Kitabı masanın üstüne bırakıp kendime bir akşam yemeği hazırladım. Hee Young eve varmış olmalıydı, güvenliğinden emin olmak için onu aradım.

"Hee Young, güvenli bir şekilde eve vardın mı?"

"Evet Taehyun, tekrar teşekkür ederim. Yarın tekrar orada olacağım unutma."

"Ben unutmam Hee Young."

Gülümseyerek telefonu kapattım. Sürekli bana bir şeyleri hatırlatıyordu ve unutmasam da bu hoşuma gidiyordu. Akşam yemeğimi yedikten sonra ışıkları kıstım ve kendime bir kahve yapıp masal kitabıyla beraber koltuğa oturdum. Yaklaşık 15 dakika sonra ilk bölümü bitirdim, konusu aklımdaki gibiydi. Görevi arkadaşını korumak olan bir meleğin hikayesini anlatıyordu. Ama okuduktan sonra gözümde çok kötü bir anı canlandı, o anı tekrar yaşamış gibiydim. Sinirlenip kitabı masaya fırlattım. Cidden beni koruyacak bir melek miydi o da? Bir masal nasıl gerçek olabilirdi? Meleklerin var olduğunu biliyordum ama melekler insanlara görünmezdi, onlar sadece insanlara yardımcı olurlardı. O çocuğu bir daha gördüğümde bunları soracaktım. Başım ağrımaya başlamadan dişlerimi fırçalayıp uyumak üzere yatağıma yattım. Yarın benim için önemli bir gündü ve günü düşünceli ve dalgın geçirmek istemiyordum.

*

Sabah evi güzelce topladım, Hee Young'un gelmesine 1-2 saat daha vardı. Hamur işinde çok da iyi değildim o yüzden en kolayıma geleni yaptım, çikolatalı kek. Hamuru yapıp fırına attım. Pişmesini beklerken televizyondan kimya konumuz ile ilgili videoların olduğu listeyi açtım ve ön çalışma yaptım. Bir süre sonra kağıtlarım uçuşmaya başladı. Kağıtları tuttuktan sonra oturma odasının penceresinin açıldığını fark ettim. Ama görünürde kimse yoktu. Pencereyi kapatıp kilitledim ve çalışmama geri döndüm. 2 saniye geçmeden mutfaktan gürültülü sesler geldi. Koşarak mutfağa girdiğimde yine onunla karşılaştım. Fırını açmış daha pişmemiş keki parmaklıyordu.

Mumirón✔️Where stories live. Discover now