Mavi Alev

75 15 154
                                    

"Güneş ve Ay habersizce bir tuzağa düştüler. Zaten her zaman taşlı yollarda yürüyorlardı ama bu sefer o taşlar fazla can yakmıştı. Şeytanın kızı artık eskisinden daha güçlüydü ve ikisini de yok etmeye kararlıydı. Ayrıca geri dönen notların sahibi de sonunda ortaya çıkmıştı. Onlar gerçekler karşısında afallarken, birden beklemedikleri bir kumarla karşı karşıya kaldılar. Bu sefer oyun büyüktü. Güneş'in gerçek duygularını dile getirmesiyle bir şeyler değişti ve oyun bozuldu. Yıldızlar ortaya çıktı. Çekilen acılar sonucunda herkes bir molayı hak etmişti. Umarız ki bu mola, herkes için iyi sonuçlar getirsin. Ama kader acımasızdı. Bir tarafın mutlu olması için, diğer tarafın üzülmesi şarttı."

***

Ertesi gün ikimiz de oldukça gergindik. Okulda konuşamayacağımız için okula giderken konuşmuştuk. Kim olduğunu bilmediğimiz bir kişiyle karşı karşıyaydık ve bu kişinin Hee Young ile bir bağlantısı vardı. Beomgyu, çıkışta ikimizin de sokağın sağ ve sol tarafından karşılıklı olarak gelmemizin daha iyi olacağını söyledi. Böylece arkamızı koruyabilecektik. Ayrıca benim iyileşme alanımın tam üstündeydi. O yüzden ben önde olup onu koruyacaktım.

Okul saatlerinde kurallara uyup hiç görüşmedik. Yujin'e dün olanları sorduğumda, Kyung Mi'nin onu kışkırttığını söyledi. Neyse ki herhangi bir ceza almamışlardı. Bizi sorduğunda bir cevap vermedim. Henüz nasıl açıklayacağımı bilmiyordum ama o da pek üstelemedi. Çıkış zili çaldığında, dikkatli adımlarla dışarı çıktım. Tüm okul dağıldıktan sonra Beomgyu'ya mesaj attım ve kısa süre sonra sokağın baş uçlarında buluştuk. Kimse yok gibiydi. Yavaşça birbirimize doğru ilerledik.

"Erken mi geldik acaba?"

"Birden geleceklerdir."

Cidden dediği gibi oldu. Yüksek bir enerji hissetmemle etrafımızın sarılması bir oldu.
Beni asıl şoka uğratan ise, hepsinin yüzünün tanıdık olmasıydı.

Hee Young, Kyung Mi, Sun Yeon ve...

Tanıdık gelen ama adını bulamadığım biri. Ama her ne olduysa Beomgyu çok büyük afallamış gibi duruyordu.

"Tuzağa düştük!"

Beomgyu'nun bağırmasıyla savaş başladı. Ellerini uzattığı an etrafımızda bir kalkan belirdi. Hee Young ateş gücüyle buzu eritti ve bu sefer ben atağa geçtim. Önceden yaptığım gibi etrafımızda bir ateş çemberi oluşturdum. Şimdilik yaklaşamıyorlardı. Ama Beomgyu kendinde gibi durmuyordu.

"Beomgyu, iyi misin?"

"O YAŞIYOR!"

"Kim yaşıyor?"

"O! Mingyu!"

O an tanıdık gelen yüzü hatırladım.

"Ben yokken neler olmuş ya? bana bundan bahsetmedin Hee Young?"

"Sürpriz olsun istedim. Karşımızda birbirlerini eriten iki aptal var."

"Vay be, ateş gücü olan bir melek ha? Pekala, görelim bakalım marifetlerini."

Bir ayağını sertçe yere vurduğunda yol sallanmaya başladı. Tam düşeceğimiz sırada havalandık ve o sırada Hee Young harekete geçti. Beomgyu ona fırsat vermeden üstüne buz parçaları attı ama anında eridiler.

O sırada bir şey fark ettim. Sun Yeon kaybolmuştu. Ve burada ne işi vardı?

"TAEHYUN!"

Beomgyu bana seslendiği an birden kafama bir şey çarptı ve yere düştüm.

Mumirón✔️Où les histoires vivent. Découvrez maintenant