Hellö!
Bu bölümü çok sevdim, umarım siz de benim kadar seversiniz.
Yorumları ve oyları unutmayalım♡
VEYL
3
Kıyıdaydım, yüzüme güneşin son kırıntıları dokunuyordu. Ayaklarımı denize doğru sarkıtmıştım, arada sallıyordum ve dalgalara eşlik ediyordum. Midemden yükselen sesler bana denize atlayıp bir balık tutmamı söylüyordu. Eski zamanlardaki insanlar gibi ateş yakıp çağ dışı hareketlerde bulunabilirdim. Midemdeki boşluk o kadar derindi ki kendimi her an bayılacak kadar güçsüz hissediyordum.
Kıyıda pek insan yoktu, bazen serseriler geçiyordu. Serseriler demek onlar için doğru bir kelime miydi bilmiyordum çünkü bu şehirdeki herkesin bir yanı serseriydi. Kötü gibi serseri de bu şehirde anlamını yitiren kelimelerden biriydi.
Bedenimi arkaya doğru attım, dik durmaya mecalim kalmamıştı. Dizlerimden gerisi kıyıdan aşağı sarkıyordu, geri kalan ise zeminin üstünde ölü bir balık gibi uzanıyordu. Elimi gözlerime siper ederek güneşin kör edici ışığından korunmaya çalıştım. Burada bir balık gibi ölebilirdim.
Aklıma buraya gelmeden önce gördüğüm çöp kovasına bakındığım geldi. Yüzümü buruşturdum, acizliğimden o anda daha da nefret ettim. Eski hayatımda aciz bir kadın değildim, bir üniversite öğrencisiydim. Bir katil olduğum sanılana dek güzel bir hayatım olduğuna emindim. En azından açlıktan gördüğüm çöp kutularına yiyecek bir şey vardır umuduyla bakmıyordum. Hatırladığım kadarıyla...
"Yoksa bir griyi daha mı kıyı kenarında kaybedeceğiz." dedi biri, sesi tanıdıktı. Elimi gözlerimin üzerinden çektiğimde tepemde dikilen Kunter'i gördüm. Kunter onun gerçek ismi olmamalıydı, Asil'in söylediklerini düşününce bu da bir takma isim gibi geliyordu. Hepsinin isminin neden bu kadar alışılmışın dışında olduğu belli olmuştu.
"Sana yemek getirdim." diyerek elindeki torbayı gözümün üzerinde salladı, alaycıl tavrını hissedebiliyordum. Bunu benimle alay etmek için yapıyor olabilirdi. Bir katile kim neden güvenirdi ki? Buraya beni öldürmek için bile gelmiş olabilirdi.
Olanı idrak ettiğimde gözlerim neredeyse yerinden çıkacaktı. Olduğum yerde aniden doğrulduğumda neredeyse denize düşecektim. Kunter beni kolumdan yakalayıp düşmekten kurtardığında ona inanamıyormuş gibi bakıyordum. Bir katil beni kurtarmak için el mi uzatıyordu? Kesin beni kandırmaya çalışıyordu.
Onun elinden kurtularak ayağa kalktığımda başım o kadar hızlı döndü ki bu kez ben onun koluna tutunmak zorunda kaldım. Ayakta duramadım, yavaşça dizlerimin üzerine çökmek zorunda kaldım. Gerçekten çok açtım, artık hayat mücadelesi verme kısmına geçmiştim. Dizlerim tutmuyor, beni taşımıyordu.
"Yemek." dedi Kunter ve paketi yeniden önümde salladı. "Merak etme, içine zehir katmadım. Bir griyi öldürecek kadar içimdeki katile yenilmedim."
"Griler..." dedim, kuruyan dudaklarımı açmak için dilimi üzerlerinde gezdirdim ama bir süredir su içmediğim için pek etkili olmamıştı. "Neden bu kadar değerliler?"
"Dünyadaki bütün ülkelerin vatandaşı olduğunu düşün, aynı şey. Seni öncüsü olduğum Siyah olanlara katılmaya davet etmek için buradayım Gri."
Benimle birlikte yere eğilmiş, sahte asaletinden ödün vermişti. Bir katilde olabilecek son şey asaletti, bu yüzden üzerinde sahte duruyordu. Bu şehirdeki en güvenilmez insanın dibindeydim, onun sahte yardımına muhtaçtım. Bunu istemiyordum, katillerin öncüsü olabilecek kadar kalbi kararmış bir adamın yardımını istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEYL: KÖTÜLERİN ŞEHRİ
Teen FictionSadece kötülerin var olduğu bir şehirde hayatta kalabilir misin? Yekta kendini bir cesedin başında, elleri kanlı bir halde bulduğunda kötülük onun yakalarına yapışmıştı. Bir katil iyi insanların arasında yaşamını sürdürüp onların hayat kalitesini ma...