(7)

508 52 62
                                    

Minho'nun ağzından

Çoktan sabah olmuştu ve gece yatağa yattığını hatta uyuma pozisyonuna geçiş yaptığını gördüğüm Jisung şu an burda değildi. Yatağındaki boşluğu görür görmez hemen yatağımdan dışarıya fırladım ve aşağıya inmek kapıya doğru yöneldim.

Aşağıya indiğimde buz gibi kanepenin üstünde uyurken gördüm onu. O da benim gibi hâla üstünde dün giydiği kıyafetleri vardı. Ve bu soğuk havada onu koruyabilecek kalınlıkta değillerdi.

Hızla yukarıya geri çıkıp yatağının üstünden battaniyeyi almış ve aynı hızla aşağıya inip üstünü örtmüştüm

Çok masum, çok şirin duruyordu. Aynı onu öptüğüm günün sabahı gibi. Ama onu ne yapıp edip kendimden uzaklaştırmam gerekli. Oysaki ben almıştım onu yanıma. Şimdi nasıl diyebilirim ki git diye. Bunu açık açık söylemesem de dünki sözlerimden anlamış olmalı

- Özür dilerim, seni bugün evde tek başıma bıraktığım için özür dilerim. Sevgili olayı, onu sana anlatmadım benden kaçarsın diye. Belki bunu düşünmeden anlatmalıydım ve benden kaçmalıydın

Peki o benden kaçmadan ben ondan kaçarsam. O zaman çok üzülür mü?

Her ne düşünüyorsam kafamın içinde bir köşeye yerleştirip üstümü değiştirmek için yukarıya çıkmıştım. Ardından kahvaltıyı hazırlamak için tekrardan aşağıya inmiştim ancak dolapta pek bir şeyin kalmadığını fark ettim. Ve hızlıca davranarak evden dışarıya çıkmıştım.

Dışarı çıktığımda gözlerim kamaşmıştı. Her yer bembeyazdı. Yılın ilk karı yağmıştı ve yağmaya da devam ediyordu. Ortamdaki sessizliği adım atarken ki çıkan kar sesleri bozarken market yoluna düşmüştüm çoktan.

Yaklaşık yarım saat - bir saat kadar sonra eve varmıştım. Ellerimde pek de ağır olmayan iki üç tane poşet vardı. Anahtarı zar zor çevirip içeriye girdiğimde Jisung'u gözleri dolmuş, ağlamaya yakın bir vaziyette görüceğimi hiç tahmin etmemiştim. Kapıyı kapatır kapatmaz yanıma koşarak gelmiş ve ellerini belime, kafasını göğsüme yaslayarak konuşmuştu

- Seni göremeyince çok korktum

Sesi, ellerini her yeri titriyordu. Bu kadar korkmasına gerek yoktu, bensizliğe alışması gerekiyordu

- Bir kaç bir şey almak için dışarıya çıkmıştım sadece

Ellerimdekileri göstererek söylediğim sözle geriye çekilmiş ve ellerimdekileri almıştı ve ardından inlermiş gibi bir ses çıkartarak söylediği şeyin ardından geri almıştım poşetleri

- Çok ağır bunlar

Kısa bir sürenin ardından kahvaltı masasını hazırlamıştım ve Jisung'u da çağırdıktan sonra masaya oturup yemeye başlamıştık. Aramızdaki sessizliği bozan o olmuştu

- Bildiğin gibi dünki yaşadığımız şey pek iyi değildi. Yanii o yüzden evi-

- Biliyorum biliyorum~ Onu düşündüm ben. Birazdan arkadaşlarımı ararım. Onların yanına taşınırız büyük ihtimalle

- Tamam o zaman afiyet olsun

- Sağ ol sana da

Aramızdaki samimiyeti sevmesem de bu böyle olmak zorundaydı. Ve aslında bunu hiç düşünmemiştim, ev meselesini. Ama hemen aklıma Hyunjin'in evi gelmişti. Çok büyüktü ve sadece bir kaç kişi yaşıyordu o koskoca evde. Hem Jisung işim olduğu günlerde evde tek başına dakikaları saymak zorunda kalmazdı orada

Bugün bulaşıkları yıkama sırası Jisung'da olduğu için ben de üst kata çıkmış ev meselesi için Hyunjin'i aramıştım

- Alo

Another Love || MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin