6, Abimin gölgesi

24 1 7
                                    

Hava gerçekten güzeldi, hiç bulut yoktu. Maceramızın da hava gibi güzel olacağını candan umuyordum. Biraz yürüdüğümüzde köpek sürüsü sesi duydum. James bana "Köpek kızağıyla bir yere gideceğiz" demişti. Onu hatırladım ve James oraya doğru yürüyordu. Orada bir adam bizi bekliyordu, dün aşçıya selamlaştığı gibi James onunla sıkıca tokalaştı, o da James'le uzun zamandır tanışıyormuş. Onların konuşmasına bakarak öyle hissettim. James'le aynı yaşlarda sanırım ve o şapka giyiyordu, çok eskiden beri kullandığı belliydi. Daha koyu renkti ama uzun zaman geçtiği için şimdiki gibi gri renk olmuş. O şapkadan çok daha uzun zaman James'le geçirdiler herhalde. O şapka benim hayatımdan daha uzun zamandır onun kafasında galiba. O adam bana baktı, James ona benim hakkımda anlatmış, bana yaklaştı ve ben de onunla tokalaştım. Ama James'in aksine o büyük bir adam değildi, boyu benimle hemen hemen aynıydı. Ben bir şey fark ettim, buraya geldiğimden beri James'ten daha büyük bir insan görmedim. Aşçılar da öyleydi. Şimdi ben elimdeki sandviçi yemek istiyordum. Ara sıra kahvaltı yapmıyorum. O yüzden sabah aç olmam benim için biraz ilginçti. Ama onlar konuşurken sadece ben yemek yersem ayıp olabilirim diye bekledim.

"Köpek kızağına binelim" dedi James, kızağa bindim. James sandviçini yemeye başladı, bunu görünce ben de yemeye başladım, sonunda da maceramız başladı. James'e göre o bizi beklerken kahvaltı yapmış, o yüzden çekinmene gerek olmadığını dedi bana. Sanırım bir saat kadar geçti ve biz kızaktan indik. Çantamı aldım ve ona teşekkür ettim. O köpeklerle geldiğimiz yoldan köye dönüp gitti. Köydeyken hissetmediğim bir şey hissettim, burası farklı bir dünyaydı. Hiç görmediğim bir manzara burada vardı, etrafımda ev falan hiç yoktu. James de sanki dua eder gibi uzağa bakıp duruyordu. Onun gözlerinde bir amaç gördüm. Sanırım bu maceramızda sadece benim için değil, James için de bir şey var. Aşçılarla ve köpek kızağın sahibiyle konuşurken bunları anlatmış olabilir. Yani ben bir şey bulmak için o genç erkekle seyahate çıkacağım diye. Maalesef buranın dilini bilmiyorum, o yüzden emin olamadım ama öyle bir olasılık var... Hala James uzağa bakıp duruyordu. Ben de onunla aynı yöne baktım ve aklıma bir söz geldi, rüyayı gerçekleştirirken büyük bir tehlike var... Deniz gergedanı olan manzaraya gelirken gerçekten ben rüyamdaki bir adaya mı gideceğim? Yoksa bu sadece bir rüya mı? Karmaşık bir duygum vardı. Kendime geldiğimde James yürümeye başladı.

James o hikayeye inanıyordu, o hikayeyle ilgili bir şeyi bu maceramızda bulmayı düşünüyor bence. Ama öyleyse bir şeyi merak ettim, yani benimle gitmesine gerek yok. Tek başına gidebilir, benimle gitmekten daha kolay ilerleyebilir bence, fakat James bir sebeple benimle gitmeyi seçti, ya da onun için benimle gitmekte bir avantaj olabilir. Bunun için benimle gidiyor. Bu maceramızda iki amaç var, benim ve James'in. O hikayedeki yoldan geçeceğimizi söyledi James. Biraz karmaşık bir durumdaymışız... James bana bakmadan yürüyordu ve hızlı yürüyordu, benim içinse ağır bir çantayla yürümek ilk defaydı. Azar azar James gözlerimden uzaklaştı. James'in çantası çantamdan çok daha  ağırdı, bir kez ellerime aldım ve taşımam zordu.  Buna rağmen James sanki sırtında çanta yokmuş gibi yürüyor. Doğrusu hızlı yürümeyin demek istiyordum, ama söyleyemedim ve çekindim. James'in çok sırları var, böyle bir erkekle sadece ikimizin seyahate çıkması normal mi? Fakat ben de hiçbir şey söylemeden buraya geldim. Şimdi düşünürsem buraya gelmek için yaptığım şeyler doğru muydu? Birden bunu aklıma geldi. James beni kandırıyor mu? Öyle düşünürsem benimle gelme sebebini anlayabilirim, o zaman benim için değil, kendi için bu macerayı planlamış olabilir James. O zaman bana yalan söylemiş de olabilir. Birdenbire her şeyden şüphelenmeye başladım.

"İyi misin, Tolga" diye bana sordu. "Evet iyiyim" diye yanıt verdim. James benim geç kaldığımı fark edip bana doğru geri yürümüş. "Biraz burada dinlenelim, ilk defa buraya geldin ve böyle bir yerde yürümeye alışık değilsin, seni biraz daha düşünmeliydim" dedi James. "Hayır sorun değil, yürümeye devam edelim" deyip yine yürümeye başlayacaktım, sadece bir saat kadar yürüdük muhtemelen. Böyle sık sık dinlenerek yürürsek hiçbir yere varamayız. Ruhumun aksine vücudum öyle değildi, yürüyemedim. "Yürümeye alışına kadar senin çantanı ben taşıyayım" dedi James. "Hayır, öyle yaparsanız fazla yorulacaksınız" dedim, ama öylesi benim için daha iyiydi. Daha önce James bana abime benziyorsun demişti, James bana bakarken kendini suçluyormuş gibiydi. Benim içimde abisinden bir parça görmüş olabilir ve bundan dolayı bir şey tahmin ediyordum. Bunu ona soramam ama abisinin ölüm bir sebeplerden birinde James'le ilgili bir şey var. Sonuç olarak çantamı James taşıdı, ben çantasız yürüdüm. Etrafım bembeyaz değildi, rüyamdaki manzaradan  farklıydı ve hava bu kadar güzel değildi. James'in sonsuz gücü mü var? İki tane çantayı da taşımasına rağmen hiç yavaşlamadan yürümeye devam ediyordu. "Nasıl sence? Burada rüyandaki manzara var mı?" diye bana sordu.

Rüyanın Ekseni Where stories live. Discover now