yalnızca aşk insanı böyle incitir.

218 36 26
                                    

Günler geçmiş, aylar birbirini kovalamış, ancak yorgun adamın aşığına olan sevgisi değişmemişti. Kalbinin en derinlerinde, ona duyduğu sevgiyi kilitli bir kutuya koyarak kilidini okyanusa bırakmıştı.

Ona duyduğu bu eşsiz, karşılıksız sevgi ise yorgun adamın yaşama tutunmasını sağlayan tek nedendi. Ailesini, dostlarını, gözünü, parmaklarını, aşığını ve en önemlisi kalbinin bir parçasını kaybeden bir adamı nasıl dik durmaya ikna edebilirdiniz? Yalnızca aşk, onu dik tutabilirdi.

Ve yalnızca aşk insanı böyle incitirdi.

Levi Ackermann, hayatında yaşadığı en sevinçli anı aşığının yanında hissetmişti. Aynı zamanda dünyaya olan inancını da aşığının yanında kaybetmişti, aynı onu kaybettiği gibi.

Yalnızca ona duyduğu aşk, karanlık dünyasına renk katabilmişti. Siyah duvarları boyamasına yardımcı olan kişi; onu kurtardığı yere gitmişti. Karanlık duvarların ardına.

Ona duyduğu bu özlem, yorgun adamı hem işinden hem de gerçeklikten uzaklaştırıyordu. Lâkin, aynı zamanda onu yaşama bağlayan da bu özlemle karışık olan sevgiydi.

Hava yavaştan kararırken, yorgun adam elinde tuttuğu gazeteyi okuyordu. Gözüne çarpan bir söz kalbinde eskiden yaşadığı bir hissi anımsatmıştı.

''Bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor. Bedenim, gecenin ortasında senin gölgeni görememekten dolayı acıdan çıldırıyor."

Yorgun adamın andığı bu his, onu geçmişteki anılarına götürmüştü. Zihninde düşünceler karışırken, içinde olduğu dükkanın girişindeki çanın çalmasıyla gözü kapıya baktı. "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" dedi elindeki gazeteyi ve çayı bırakarak.

"Merhaba, acaba elinizde... Kurutulmuş papatya var mı?" İçeri giren kadın ellerini sırtının arkasına birbirine kenetlemiş,  dükkanda gözleri papatya aramaya başlamıştı.

"Evet, buyrun." Bitkilerin tutulduğu rafa dönerek bir paket kurutulmuş papatya uzattı genç hanımefendiye. Masum bir gülümsele ile cebinden parayı uzattı. "Çok teşekkür ederim..." Levi, kadının nazikliği karşısında başını salladı. Gazetesine dönecekken, genç kadının sorduğu bir soruyla gözleri ona döndü.

"Acaba, Shiganshina'ya nasıl gidebilirim?" diye sordu kadın çekinerek. Levi'ın kaşları çatıldı, yolu tarif ettikten sonra aklına takılan bir soruyu kadına yöneltti.

"Orada çok fazla oturan olmadığını duydum, siz o bölgeden buraya mı geldiniz?" Genç kadın duyduğu bu soruyla başını 'hayır' anlamında salladı ve gülümsedi.

"Ben, birisini ziyaret etmek için geldim. Keşif birliğinin eski komutanı, Hange Zoe."

Levi duyduğu isimle şaşırmıştı. Kadın ise doğru sözleri bulmaya çalışırmış gibi, sözcüklerini toparlıyordu. "Birkaç sene önce, benim hayatımı kurtardı. Ona teşekkür edecek vaktim olmadı, ama şu an buradaysam... Bunu ona borçluyum..."

Genç kadın ve Levi'ın arasındaki sessizlik, bir süre daha devam etti. Ardından genç kadın, dükkanın kapısını açarak ona tarif edilen yöne doğru ilerledi.

Levi yalnızca burukça gülümseyebildi. Bu sefer acıyla değil, gururla.

Yine yalnızca ilk ve son aşkı onu gururlandırabilmişti, diğer tüm duyguları yalnızca onun hissettirebildiği gibi.

Levi, son kez saati kontrol ettiğinde geç olduğunu fark etmişti. Dükkanı kapatmak için dışarı çıktığında, kapıyı kilitlemeden önce üstünde yazan yazıya baktı.

"Zoe'nin Çayları."

-

*¹ ; Frida Kahlo'nun 'Gecelerim' adlı eserinden bir alıntıdır.

*¹ ; Frida Kahlo'nun 'Gecelerim' adlı eserinden bir alıntıdır

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Onca savaştan sonra, çay dükkanı açan yüzbaşı;

𝐖𝐞'𝐥𝐥 𝐌𝐞𝐞𝐭 𝐀𝐠𝐚𝐢𝐧 • 𝓵𝓮𝓿𝓲 𝔁 𝓱𝓪𝓷𝓰𝓮Where stories live. Discover now