1.8 :: kerem ve manitası

1.6K 65 27
                                    

🃏
istanbul.

Berat direkt takımla kalacakları otele gittiği için dün benimle gelememişti ve şu an, ikizime tüm yaşadıklarımı anlatıyordum.

"Lan ne demek evime geldi? Bir şey yaptınız mı?"

"Yok, keşke." Dudaklarımı büzerek ona bakınca avucundaki fındıklardan bir tanesini kafama attı.

"Bir de keşke diyor, ee hangi Berat? O kadar anlattın kim onu da söyle."

"Gelince görürsün." Kaşlarını çatmış bana bakan Ege tam bir şey soracakken cebimdeki telefonum çaldı.

"Kerem!"

"İstanbul'a gelmişsin haberimiz yok? Nerelerdesin sen?"

"Daha dün akşam geldim, yeni uyandım." dedim Ege ağzıma fındık tıkmaya çalışırken, eline vurunca geri çekilmişti.

"İyi güzelim, idmanım bitti benim az önce arayayım dedim. Müsaitseniz uğrayayım size, özledim seni ya."

"Ben de seni özledim eşek," dedim gülerek. "Gel tabii. Berat da gelecek."

"Berat kim lan?" diye sordu. Tabii kimseye anlatmak için vaktim olmamıştı, o da bilmiyordu. "Vay şerefsiz... Haberimiz olmadan manita mı yaptın? Öyle olsun Anisa, öyle olsun. 15 yıllık arkadaşınım ben senin."

"Ay Kerem! Ne abarttın oğlum ya, tamam gel anlatırım."

"Birini de getirsem problem olur mu?" diye sordu. Getirebileceğini söyledim ve birkaç şey daha konuşup kapattık.

"Kerem mi geldi?" İkizim mutfaktan çıkarken çalan kapıya doğru yürüyordu, bende peşine takılmıştım.

"Aynen Ege, 3 dakika da gelecekti ya zaten."

Bana gözlerini devirip kapıyı açtı ve karşımıza Berat çıktı. "Ana, Berat Özdemir bu. Trabzon'un orta sahası."

Berat kaşlarını kaldırmış şaşkınlıkla bir bana bir ikizime bakarken Ege'yi tişörtünden geriye çekip önüne geçtim.

"Ne yapıyorsun be?" diye homurdanınca onu itekleyip salona göndermiştim. Hâlâ kapıda duran Berat'ı içeri davet ettiğimde gülmeye başlamıştı.

"Sen buna bakma, maalesef böyle."

"Olsun, eğlenceli çocuğa benziyor." Ayakkabılarını çıkarıp bir kenara koydu ve elini belimde hissettim. Yanağıma minik bir öpücük kondurdu.

"Sen nasılsın?" Dudaklarım istemsizce yukarıya doğru kıvrılırken iyi olduğumu söyledim. "Sen?"

"Yorgunum, duş alırken uyuyakalıyordum neredeyse." Kıkırdadım ve birlikte salona yürüdük.

"Hangi ezik 5 yedi?" dedi Berat içeri girince televizyonda açık olan oyuna karşılık.

"Bu salak." Ege'yi gösterdim. Berat güldü, Ege de surat asıyordu. "Kardeşim City'yi almışsın, Paris'ten 5 yiyorsun. Olmadı valla."

"Sağ ol enişte, bir de sen vur. Eyvallah."

Berat 'enişte' kelimesine hiç takılmadan gülmeye devam etti. "Hayırdır sen benim Paris'ime laf mı yapıyorsun?"

"Hıhım." Ege ile aramıza otururken mırıldandı. "Bir Paris, bir de Galatasaray. Laf ettirmem bunlara."

"Hadi ya?"

"Ooo... Galatasaray'a ben de laf ettirmem abicim. Haberin olsun." Ege Berat'a yalandan bir öfkeyle bakınca gülmüştük.

"Ee görelim o zaman Galatasaray'ınızı," dedi Berat masadan bir joystick alıp. "Trabzon derbisine kim var?"

Ege ve Berat ikilisi kapışırken, Berat 2 gol yemiş ama daha sonra beraberliği yakalamıştı.

"Ya Ege! Geri zekalı mısın sen? Gol atmaya oynasana!"

"Ya dur be kızım!" dediği sırada kapı çaldı ve oyunu durdurdu. Koşarak koridora çıkarken aynı zamanda "Benim aşkım geldi!" diye bağırıyordu.

"Geri zekalı ya."

Birkaç saniye sonra tekrar ikizimin bağırışı tekrar kulağıma doldu. "Lan niye herkes manitasını getiriyor bu eve!"

Manita? Kerem?

Ayağa kalkıp salona giren Kerem'e baktım, sonra da onun arkasından adımlayan kıza.

"Kerem!" diye resmen üstüne atladığımda kollarını bana sardı. "Seni çok özledim."

"Ben de seni çok özledim."

"Selam," dedim kıza arkadaşımdan ayrılınca. "Hoş geldin. Ben Anisa."

"Teşekkür ederim! Yazgı ben." dedi sevecen bir tavırla, Kerem onu kolunun altına alırken bana gülümsemişti.

"Hem bana söylüyorsun bir şey anlatmıyorsun diye, hem de manita yapıyorsun haberimiz olmuyor!" Kerem'in omzuna vurdum.

"Ya kızım, ayağına kadar getirdik işte yengeni." dedi ve Berat'ı görünce gülmeye başladı. "Lan ben de Berat kim diyorum."

"Gel kardeşim." Berat onunla selamlaştıktan sonra Yazgı ile de tanışmıştı.

"Ee, niye geldin sen İstanbul'a?" diye sordu Kerem. "Ya normalde 3 gün sonra gelecektik ama Abdullah Hoca biraz erken gelmek istemiş, maç var ya."

"Haa," dedi. "Ne güzel. İyi oldu geldiğin, görüşemiyoruz aylardır. Güzel fotoğrafımızı çeken kalmadı."

"Artık benimkileri çekiyor." Berat sırıtarak bana baktı. "Evet. Artık onunkileri çekiyorum."


zainsoldier ZAAAA SURPRIZZZ

imkansızım | özdemirWhere stories live. Discover now