13

683 79 98
                                    


Selam! Bölüm için her şarkı seçiminde ne kadar muhteşem şarkılar  yapılmış diye içimden geçiriyorum. Dinlemeyi unutmayın ve benimle de paylaşabilirsiniz, iyi okumalar! 




Batum'daydım.

Hayatımın herhangi bir döneminde bir karar alıp aynı gün başka bir ülkeye gidebileceğime inanmamıştım. Hayalini bile kurmamıştım.

Gece yarısından sonra aldığım kararların sonucunda güneşi Batum sınırında doğurmuş, ne olup bittiğini anlamadan kendimi sınırın öteki tarafında bulmuştum.

Şaşıracak kadar bile vaktim olmamıştı ve tuhaf olanı, bu sınır dışına çıkma meselesini hayatımın en önemli çılgınlığı olarak gördüğüm halde Bursa'da ilçe değiştirmiş gibi normal karşılamıştım. Kolay olduğu için heyecanını da benden aldığına inanıyordum.

Bu kadar kolay gözükmesinin sebebi yanımda jilet gibi durarak her şeyi basit gösteren Raha Aytun Yazıcı isimli yürüyen heykeldi. Her şey onun yanında aşırı kolaydı. Elimi tuttuğunda duvarların içinden bile geçebileceğimi düşünmeyi becermiştim.

İnternette şuraya nasıl giderim, şuranın vizesi var mı, vize için gerekli evraklar, uçak bileti ne kadar, otel fiyatları diye araştırma yapmadan ve evrak toplamadan bir yerden bir yere gitmek ilçe değiştirmek gibi hissettiriyordu ama aslında öyle değildi. Ülke sınırının öteki tarafına geçmiştim.

Aynanın karşısına geçip "Batum'dasın."dedim.

Karşımda başka biri varmış da bunu ben yaşamıyormuşum gibi kendimi karşıma alıp ikinci bir kişi gibi seslenmek garip hissettirince düzelttim. "Batum'dayım."

Kendimle konuştuğumu sesli olarak duymaya hazır olmadığımı içim bulanınca anlayıp yüzümü ekşittim. Yalnızlıktan insanın kendiyle sık sık muhatap olması çok normal hissettirmiyordu ama kendiyle açıkça konuşması daha da tuhaftı.....

Çantamla benimle birlikte olduğundan kıyafetlerimi değiştirebilmiş, uykusuzluktan moraran göz altlarımı biraz makyajla kapatabilmiştim. Derin bir nefes aldıktan sonra banyodan çıktım.

Batum'da da bir daireleri vardı. Babası zaten burada yaşıyordu. Öyle söylemişti. Annesi de yılın çoğunu burada geçiriyordu ama yılbaşı yemeği nedeniyle ikisi de İstanbul'da geçirecek, oradan da tatil için New York'a gideceklerdi. Yılbaşı yemeğinde onun da olduğunu anlamıştım. Aradığımda muhtemelen o yemekteydi. Üstelemedim. O da hevesle anlatmadı. Sadece anne baba detayını anlatıp bırakmıştı.

Saçlarımı ensemde sıkıca toplamıştım. Önüme düşen perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra odadan çıkıp yanına gittim. Çok az uyuyabildiğim için berbat hissediyordum ama Batum'daydım. Surat asmalık bir zaman değildi galiba.

"Günaydın!" Bir de gülümseme. Kendimle gurur duyuyordum.

Başını bilgisayardan kaldırıp baktığında yüzünün ne kadar güzel olduğunun bir kez daha farkına vardım. "Günaydın!" Çok güzeldi.

Huysuzluğu ve ruhsuzluğu ile bu güzelliği dengeliyordu. İşte Allah bir yerden verse de insan bir yerden alıp dengeliyordu.

Sabah sabah ne olabilirdi de canı yine sıkılmıştı kim bilir!

"Kahvaltı yaptın mı?"

"Seni bekledim."

Sandalyesinden kalkıp tezgaha yürüdüğünde peşine takıldım. "Yeşil çay var. Sana da doldurayım mı?"

YAZICI ÇİFTLİĞİWhere stories live. Discover now