22

247 37 30
                                    


Kendimle yeniden tanışmış gibi hissediyordum. Bambaşka bir kendimi keşfediyordum. Mutluluk böyle bir şey miydi?

En son ne zaman bu kadar iyi hissettiğimi hatırlayamıyordum. Yanımda yatan adam beni hiç görmediğim bir benle tanıştırmıştı. Sahip olduklarının bir önemi yok diye kendimden ne kadar emin olsam da onun dünyasına ortak oldukça öyle olmadığının farkına varmıştım. Onu herhangi biri gibi kabul etmek imkansız gibi bir şeydi. Dünyalarımız farklı klişesinin içinde bu durumu yaşayarak kabullenmiştim. Bu yüzden hep mesafe vardı aramızda ama dün gece... Dün gece aynı yerdeki iki kişiydik. Dünyaya geldiğimiz halimizle çırılçıplak kaldığımızda sahip olduklarımız sıfırlanmış, aynı noktada buluşmuştuk sanki. Denk olabileceğimiz sihirli bir yer bulabilmenin verdiği güvenle tutsak ettiğim arzum ona doğru yanardağdan akar gibi ağır ağır yakarak akmıştı. Onu çekici buluyordum ama onunla birlikte olmanın bu kadar... Güzel. Olabileceğini düşünmemiştim. Güzelin tanımı sözlüğümde değişmişti. Çıtası o kadar yükselmişti ki artık diğer şeyler idare eder gibi geliyordu.

"Günaydın."dedi içimi gıdıklayan bir sesle.

Uyandıracağım şüphesi kendi kendini imha ettiğinde ona doğru sokularak "Günaydın."dedim. Yüzünü bastırdığı yastık omzunun üstüne dönmesiyle şişkinliğini geri kazanırken kolunu tişörtün içinden belime dolayıp bedenimi kendininkine yasladı. Ellerim yüzünde gezinmeye başladığında bunu yapmadan duramayacağımı düşündüm. Daha önce nasıl durabiliyordum?

"Sıcaklığın hoşuma gidiyor."derken gözleri hala kapalı ama elleri fazla uyanıktı. Tişörtü yukarı doğru sıyırmasına izin verdim. "Dur" Gülmeme engel olamıyordum.

"Hayır."

Tişörtü başımdan çıkarıp yere atmıştı bile. Sırtımı göğsüne yasladıktan sonra yüzünü saçlarımın arasında hissettim.

"Bugün seni adaya götüreceğim."

Bu planı hangi ara yapmıştı acaba?

"Adaya mı?"

"Çok güzel bir ev var. Seveceğini düşünüyorum."

O konuda pek şüphem yoktu. Kendisi evler konusunda zevkli biriydi. Benim evimi de keşke bana verseydi. Hiç onun tarzı değildi ama bu konuyu açmanın yeri değildi. Galiba...

Eli göğsümün üstünde dünyanın en normal yeriymiş gibi kendine yer edindiğinde tenimde bir yer yanıyordu. "Baş başa olacağımız bir yer."diye mırıldandı üstüne.

"Ortalık bu haldeyken mi?"

"Senin gibi bir şey her gün başıma gelmiyor ama ortalık genelde hep bu halde olur."

Ona dönüp dudağından öptüğümde elleri kalçama doğru indi. Ellerinin tenimde gezinmesinden hoşlanmıştım. Beni öpme şeklinden hoşlanmıştım. Bundan zevk aldığını düşündüren hırıltılı sesini duymaktan hoşlanmıştım. Onunla birlikte olmanın her detayından hoşlanmıştım. Öpüşmemiz onu daha da uyandırdığında parmaklarımı gerilen kaslarının çizgilerinde gezdirdim.

Yazılanlara hiç o gözle bakamamıştım ama onunla birlikte olduğumda kıskanılabileceğimi anladım. Onunla olmak, onun sevebileceği biri olmak, izin verdiğimde bambaşka biri seviyeye taşınmıştı ve bu kesinlikle paha biçilemezdi.

Öğleden sonra adaya geçtiğimizde yanımızda sadece Taylan vardı. Raha nereye giderse Taylan da muhakkak yakınlarında olacaktı. Kabullenmiştim. Adadaki evi yenilenmiş olmasına rağmen eski evleri hatırlatan mimari yapısını koruyordu. Sevmemem mümkün değildi. İş telefonları yok, ailesinden herhangi biri yok, çalışanları bile yok. Taylan'ın bir telefonla beş dakikaya kapıda olacağını saymadığımda ikimiz baş başaydık.

YAZICI ÇİFTLİĞİWhere stories live. Discover now