Bölüm 5: Küçük Bir An

15 4 88
                                    

 YN: Biraz kafamı toplayamadığımdan mütevellit bu bölüm uzun oldu, tam 3200 kelime. Diğerleri 2500er olduğu için öyle devam ettirmek istemiştim neyseee. Klavyede hızlı yazdığım için yazım hataları yapıyorum ama geri dönüp düzeltiyorum çoğunu. Yine de başka hataların kalmış olabilir tabi yakında bir editör işe başlayabilir XD Hikaye hızlı ilerlese de karakterlerimizin gideceği daha çok yol var iyi okumalar~~~

 Kuş cıvıltıları eşliğinde tembelce gözlerini araladı. Gözlerini ovuşturduktan sonra nihayet gökyüzünü kaplamış ağaç dallarını görebildi. Ha? Ağaçlar mı? Her şeyi hatırladığında hızla doğrulup çevresini kontrol etti, bir yandan da elinde gece uyurken bırakmadığı bıçağı vardı. Ağacın yanında kurt postlarına sarılmış bir şekilde dururken sönmüş ateşin kalıntılarını fark etti ama başka hiçbir şey yoktu. Lavi yoktu.

Hemen ayağa kalkıp eşyaları envanterine koydu. Görünen o ki Lavi'ye kendisini uyandırmasını söylemesine rağmen bütün gece kendi nöbet tutmuştu ama şimdi ortalıklarda görünmüyordu.

"L-" Tam ona seslenecekken normal bir ormanda olmadıklarını hatırladı, sesi canavarları çekebilirdi ve şu an yalnızdı. Bağırmak yerine hızla kaldıkları yerin çevresini inceledi ama yine de Lavi'yi göremedi. Ne yapmalıydı? Hangi yöne gittiğini bilmese de ormana girip onu aramalı mıydı? Ya saldırıya uğramışsa ve yaralıysa? Kaybolmuşsa? Tuzağa düşmüşse? Kendisi uyurken canavarlarla uğraşmak zorunda kalmışsa?

Teru hemen envanterden yayını ve oklarını çıkardı, doğrudan kemerine ışınlanan ok kılıfının içinden bir ok alıp yayına yerleştirdi.

"Lavi!" Rastgele bir yön seçip ilerlemeye başladı amacı biraz ileri gidip kamp alanlarının çevresinde bir daire çizmekti. Yürürken bir yandan da ismini haykırmaya devam ediyordu.

"Lavi!!" Daha güçlü bağırdığında ağaçtaki kuşlar korkarak havalandı. Bu kadar seslenmesine rağmen ondan hiç bir iz bulamıyordu. Telaşla çevresine bakmaya devam etti.

"Nereye gitti? Nereye gitti?" Endişeli bir şekilde oraya buraya bakıyordu ama ne bir dövüş belirtisi ne de ondan bir iz görebiliyordu.

"L-Lavi..!" Bir kelime daha ederse hıçkırıklara boğulacaktı, bu korkutucu dünyada yalnız mı kalmıştı? Tek başına? Bir anda nefes alamadığını hissetti, sanki biri boğazını sıkıyordu. Korkuyla başka bir yönü deneyecekken bir anda arkasından bir ses geldi.

"T-Teru, iyi misin?!" Elinde bıçağıyla kendisine doğru koşan Lavi nefes nefese kalmıştı. Teru o anda daha önce hiç hissetmediği kadar büyük bir rahatlama hissetti. Sadece bu dünyada yalnız kalmadığı için değil aynı zamanda her şeyden çok değer verdiği bu kişiyi kaybetmediği için.

Lavi etrafını kontrol ettikten sonra durup soluklandı. O bir cevap beklerken Teru öylece yüzüne bakıyordu.

"Ne oldu söylesene. Canavar mı saldırdı, silahını hazırlamışsın.." Teru farkındalığını geri kazanıp hazırladığı oku diğerlerinin yanına yerleştirdi.

"Hadi söylesene!" Lavi merakla beklerken Teru az önceki duygusal durumundan çıkabilmek için kendini sakinleştirmeye çalıştı. Eğer hemen konuşsaydı göz yaşlarına boğulacağını hissediyordu bu yüzden konuşmadan önce derin bir nefes aldı.

"Ben seni göremeyince...bir şey olduğunu zannettim." Lavi gözleri şaşkınlıktan açılmış bir şekilde şakağından akan teri elinin tersiyle sildi. "Uyandığımda yoktun bu yüzden belki ben uyurken canavarlar saldırmış olabilir diye düşündüm."

"Can barımı kontrol edebilirdin." Teru bu kadar basit bir şeyi düşünemediği için utandı ve bakışlarını kaçırdı.

"Aklıma gelmemişti.." Kısık bir sesle cevap verdi, yanağını kaşırmış gibi yaparak kızaran yüzünü saklamaya çalışıyordu. "Hiç değilse bir not bırakabilirdin."

Pairing Up with YouWhere stories live. Discover now