-13-

381 39 10
                                    

Bölümün şarkısı;  Halsey & G-eazy / Him & I

Taehyung's pov;

Bazen Jungkook'un gerçekten deli olduğunu düşünüyordum çünkü onun bu sergilediği davranışları, aklı başında birinin yapması imkansız ötesiydi. Jungkook 4 dakika dese de tamı tamına yarım saattir ondan haber alamamıştım. Ne dakik çocuk ama.

Kısa bir süre sonra kapının kırılacak derece de çalınmasıyla aradığım numaraya ulaşmıştım.

Benim öküzüm, pardon Jungkook gelmişti.

Ayaklarımı yere vura vura sinirle kapıya ilerlemiş, bir hışımla açtıktan sonra karşımdaki bedeni kaşlarım çatık bir biçimde süzmüştüm. İçine yarım yamalak soktuğu basic tişörtü, bacak kaslarını tamamen çevreleyen dar kotu ve dağınık saçları.

Tamam bu görüntüsü dikkatimi tamamen dağıtsa da bunu yapmamam gerekiyordu. Ona sinirliydim ve bu sefer ona yenilmeyecektim. Gerçi onca itiraftan sonra bu yüzü nereden bulduğumu da bilmiyordum ama altta kalmayacaktım.

Jungkook'da bir süre beni öylece süzdükten sonra hızla içeri girip gözlerini benden ayırmadan ayağıyla kapıyı kapatmıştı. Bu hareketine niye düşmüştüm bilmiyordum ama erimiştim.

"Klavye delikanlılığı yapmadan, o söylediklerini bir de yüzüme söylesene."

Tamam, bu söylediği pek de iyi olmamıştı çünkü derine gömmeyi başarabildiğim utancım yeniden gün yüzüne çıkmıştı. Ne yapıp ne edip bunu ona belli etmeden tamamen dağıtmalıydım.

Kaşlarımı çatmayı asla bırakmazken omzundan ittirip konuştum.

"Sen..sus tamam mı? Ben sinirliyim sana. Konuşmaya da hakkın yok."

Jungkook'un tek kaşı havalandı.

"Beni kıskandın diye, ben neden suçlu oluyormuşum?"

Tamam, evet fazla haklıydı ama hayır altta kalmayacaktım. Hadi Taehyung, yapabilirsin.

"Çünkü..çünkü sen dikkat çekici olduğun için, insanlar öyle bön bön bakıyor. Daha az dikkat çekici ol."

Bu laflarımla her şeyi sıvarken duruşumu bozmamaya çalışmıştım. Çünkü elimde şu an bu duruşum kalmıştı. Geriye kalan her şey çöptü.

Jungkook'un tavşan dişlerini gördüğümde güldüğünü anlamış ve göğsümden derin bir nefesi dışarı vermiştim. Sanırım çok da uzatmamalıydım.

"Peki peki. Ben daha az dikkat çekici olurum o zaman ama.."

Cümlesini bitirmeden tek elini sertçe belime sarmasıyla afallarken, bir anda kendimi burnunun dibinde bulmamla nefesimi yanlışlıkla da olsa dudaklarına doğru vermiştim.

Devam etti.

"Senin bu baştan çıkarıcı güzelliğini ne yapacağız?"

Evet şu an bir çok yaşam fonksiyonum durmuştu. Aramızda oluşan bu mesafe beni daha da deli ederken dudaklarımı dudaklarına sürtmüş ve kendi ayağıma sıkmıştım.

"Onu şimdi düşünmesek mi?"

O da benimle aynı duruma geldiğinde belimdeki eli daha da sıkılaşmıştı. Ona öylesine hasrettim ki, kapıdan gireli 2 dakika bile olmamasına rağmen yine onun kollarındaydım.

Evimdeydim.

Dudaklarım üstündeki gülüşü temastan dolayı bana da bir gülüşe sebep olurken bir anda ayaklarımın yerden kesilmesiyle ufak çaplı bir çığlık atmış, düşmemek adına boynuna sıkıca sarılmıştım. Yüzünde gördüğüm o kahkahası bana cidden her şeyi yaptırabilecek güçteydi. Çok ama çok güzeldi.

Onu gülüşünden öpecektim.

Ben de gülmemi asla kesemediğim sırada daha fazla dayanamamış, özlemle dolan o dudaklarımızı birleştirmiştim. Tüm ilacım onlar gibiydi. Bedenimdeki o zehir, dudaklarım dudaklarına değdiğinde akıp gidiyordu.

Onunda dudaklarımı istekle karşılamasıyla ellerim yumuşak siyah tutamlara ulaştığında yavaşça okşayarak parmaklarım arasından kayıp gitmesine izin vermiştim. Dudaklarında tamamen kaybolduğum bu dakikalarda bir anda sırtımın koltukla buluşmasıyla aklımda tamamen başka senaryolar oluşmaya başlamıştı.

Sakin kalmalıydım.

Alt dudağım Jungkook'un iki dudağının arasında esir olurken dudağımı kendine çekmesiyle başımı onunla birlikte kaldırdığımı anca anlayabilmiş, yavaşça gözlerimi açıp üzerimdeki manzaraya bakmıştım.

Sikeyim, aklımı oynatacaktım.

Jungkook yavaşça kafasını bana eğdiği sırada burnumu burnuma sürtmüştü. Bu huzur dolu hareketle birlikte gözlerim yeniden kapanırken huzur dolu sesini yeniden işitmiştim.

"Seninle burada sevişmeyeceğim Taehyung."

Kurduğu bu cümleyle merakla gözlerim açıldığında konunun beni utandırmasını es geçerek konuşmuştum.

"Neden? Koltuk mu rahat değil?"

Espritüel bir biçimde yaklaştığımda söylediklerime gülerek yavaşça burnumu öpmüş ve siyah irislerini gözlerime dikmişti.

Olduğum yere gömülmüş gibi hissetmiştim.

"Seninle bu kötülükler dolu şehirde sevişmeyeceğim. Böyle kutsal bir anı, bu şehre kazımayacağım. İnlemelerini bu kirli şehir duymayacak."

Kurduğu cümlelerle biraz utansam da belli etmemeye çalışmış, merakımı göstermek adına gözlerimi kırpıştırarak devam etmesini istediğimi anlamasını beklemiştim.

"Seninle Fransa'da sevişmek istiyorum Taehyung. Seninle Lavanta Tarlasını gezdikten sonra kokunun kaynağına ulaşmamızın ardından, bu gerçekleşsin istiyorum."

Jungkook'un söyledikleriyle şaşkın bir şekilde sırıttığım sırada elimi yüzüne çıkarıp yanağındaki minik yara izini okşayarak konuştum.

"Bazen aklına hayran kalıyor, bazen de ben bu deliyi nereden buldum diye kendimi sorguluyorum biliyor musun serseri?"

Jungkook güldü. Burnunu burnuma sürterek yanağıma getirdiğinde gözlerini kapatarak kokumu içine çekti.

"Ben de her geçen gün sana daha da hayran kalıyor, seninle ne yapacağım diye düşünerek kafayı yiyorum biliyor musun lavanta kokulum?"

umut lavantaları | taekook textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin