-17-

343 27 5
                                    

Bölümün şarkısı; Lana Del Rey / Salvatore

Jungkook's pov;

Pişmanlıktan ölüyordum. Sinirlenince söylediğim kelimeleri asla dikkatli seçmediğim için başıma böyle ucundan dönülmeyecek olaylar geliyordu. Huyumdur ki yine ağzımı tutamamış, en kıymetlime Taehyung'uma saçma sapan bir kelime söylemiştim.

Onu yaşatmak için kendi canımdan vazgeçmeye hazır olan ben kurmuştum o cümleleri.

Adımlarım bu yağmurlu günde hızla Taehyung'un evine vardığında kapıya vurmaya başlamıştım. Kapıyı arkaya aralıksız yumruklayarak Taehyung'a sesleniyor, açmasını bekliyordum. Kısa bir süre sonra ellerimin boşa düşmesiyle kapıyı açan bedene bakmıştım.

Gözlerim onu baştan aşağı süzerek yüzünde durduğunda kalbime resmen kramp girmişti. Taehyung ağlıyordu. Surat ifadem direkt olarak değiştiği sırada konuşacakken Taehyung ağlamaklı tonda olan sesiyle konuşmuştu.

"Ne istiyorsun Jungkook?"

Ne mi istiyordum? Seni tabii ki de.

Sorduğu bu saçma soruyla kaşlarım çatılırken hızla içeri doğru bir adım atmış ve Taehyung'un beline sarılarak kendime çekmiştim. Başını hızla yana doğru çevirip elleriyle göğsümden ittirerek beni engellemeye çalışmasıyla konuştum.

"Yapma böyle Taehyung lütfen. Bilerek söylediğim bir laf değildi beni tanıyorsun, biliyorsun."

Beni ittirerek kollarımdan kurtuldu ve hafif ağlamaklı, sinirli bir ses tonuyla konuştu.

"O zaman kullanacağın laflara dikkat et Jungkook olur mu? Bazıları gerçekten fazla kırıcı olabiliyor."

İşte o korktuğum şeyi yapmıştım. Herkesten sakındığım biriciğime zarar vermiş,kırmıştım. Yaşını akıtan her kim olursa öldüreceğime bile ant içerken, bunu birebir kendimin yapmış olması beni bitirmişti.

Taehyung'u çok üzmüştüm.

Kaşlarım üzüntüyle birlikte çatılırken ne diyeceğimi bilemez bir halde mırıldandım.

"Taehyung..anla beni lütfen. Ben çok özür dilerim tamam ama asla kasıtlı bir laf söylemedim ben. Lütfen bunu anla."

Bu söylediklerim onu ağlatmış olmamın yanında bana bile boş geliyordu ama gerçek buydu. Ona karşı bu kelimeleri asla kasıtlı söylememiştim. Taehyung'um beni anlaman lazımdı yoksa kendimi çok pis cezalandıracaktım.

Ona doğru bir adım daha attıktan sonra buruk sesimle konuştum.

''Taehyung sen benim bu yaşamımdaki tek gerçeğimsin. Fazla abarttım ve kendimi kontrol edemedim beni biliyorsun. Sürekli saçmalıyorum ama Taehyung yapma. Gözlerini yaşlı görünce aklımı kaybedecek gibi oluyorum. Buna sebep olduğumu bilmek ise beni tamamen delirtiyor.''

Tek bir nefes konuştuğum sırada bir umut öylece gözlerine bakmıştım. Affedildiğime dair bir ışık istemiştim bir nevi. Kahverengi titrek irisleri bir yere bir de yüzüme baktığı sırada bir anda kollarını boynuma sarmıştı.

İşte şimdi tamamlanmış gibi hissetmiştim.

Kalbim, kalbindeydi.

Ona hasret kollarım bir an bile beklemeden bedenine sımsıkı sarılırken başımı evime, boynuna gömmüştüm.

Kokusu ilacımdı.

Taehyung benim her şeyimin merhemiydi. Bağışlayıcı meleğimdi.

Sarılmayı kesmeden içeri girdikten sonra ayağımla kapıyı kapatmış ve tek hareketle onu kucağıma almıştım. Aşina olduğum evin koridoruna adımladıktan sonra sondaki odaya girmiş ve kollarımdaki narin bedeni yatağa bırakırken ben de üstümdeki yerini almıştım.

umut lavantaları | taekook textingOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz