3. Bölüm

906 52 7
                                    

Ailecek kahvaltı yaptığımız günün ardından 2 gün geçmişti. Günlerden perşembe, saatler öğleyi gösteriyordu.

Tenis hocam gitmişti ve ardından diğer iki derse girip akşam 4'e kadar boş kalacaktım. Tatil nedeniyle böyle bir karar almışlardı ve benimde işime gelmişti. Belirli bir süre sonra verim alamamaya ya da derse kafamı vermeye oldukça zorlanıyordum.

Zaten uykusuzluk nedeniyle bunlarda oluşuyordu. Dün hiç uyuyamamıştım. Sadece 5 dakika dalmış ardından şiddetli yağış sesinden de uyuyamamıştım.

Sabahta üzerime gardrobumdan elime gelen ilk kıyafetleri alıp giymiştim.

Ardından hafif bir makyaj ve rutin bakımlarımı yapıp derse başlamıştık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ardından hafif bir makyaj ve rutin bakımlarımı yapıp derse başlamıştık. İlk ders annemdendi bugün. Her gün en az bir saat meditasyon tarzında ruh ve bedenimizi dinlendirmek adına egzersizler yapıyor güne öyle başlıyorduk.

Biraz garip karşılamıştım ama bu bir sorun değildi sanırım.

Sonuçta 17 yıl hiç de geç değildi.

Sonraysa kendimi balkonumda bulmuştum. Hafif hafif yüzümü okşayan rüzgar bana huzur veriyor, iki dakika da olsa dinlenmenin hissiyle tamamlıyordu. Kupamın içindeki kahve sıcaklığını yitirse dahi elerim hala çevresini sarıyordu.

Bugün olan Almanca ve İngilizce dersim iptal olmuştu. Hocamın ani bir işi çıkmasıyla son dakika anneme haber vermiş, annemde sinirli bir şekilde telefonu suratına kapatmıştı.

Şuanda halimden oldukça memnunum. En azından 2 saat boşluğum var ve kendimi dinlemem için yeterli süreydi.

Kendimi daha çok dinlemem gerekmez mi?

Kahveden büyükçe 2 yudum aldım. Gözlerim yaprağı takip ediyordu. Rüzgarın hafif esintisine bile yetmeyecek güçteydi ki kopuvermişti ağacın en üst dalından, ardından kocaman ağacın çevresinde bir o yana bir bu yana sallanıp yere düşmeden önce zarifçe süzülmüştü toprağa.

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Havadan mıdır yoksa uykusuzluğumun etkisinden midir bilmiyorum ama oldukça stresli ve gergindim bu aralar.

Böyle; ansızın kalbim sıkışıyor ya da diken üzerinde hissedip duruyordum.

Birde babam ve garip tavırları vardı. Dünkü halleri gözümün önüne geldikçe garip hissetmeme neden oluyordu.

Bunca zaman aramızın iyi olması için uğraşmıştım, tam vazgeçtiğim anda o mu adım atmaya karar vermişti?

Düşünmek sadece zihnimi yoruyordu ama alıkoyamıyordum kendimi. Gözlerimi açıp kupayı saran parmaklarıma baktım. Aslında oje sürsem oldukça iyi olurdu ama zaten üç gün sonra silmem gerekecekti. Sadece iyi bir manikür ve kalyon sürmem yeterdi sanırım.

Kupamla birlikte oturduğum sandalyeden kalkıp odama geçtim. Balkonumun olmasını bu yüzden çok seviyordum.

Hemen makyaj masamın önüne geçip ilk önce kupamı koydum. Çekmecemi açıp törpümü, tırnaklarıma sürmem için collistar ve en sonunda kalyonumu alıp kapattım. Elimdekileri masaya koyup, törpüyle bir güzel tırnaklarımı badem şeklini alana kadar törpüledim. Ardından ıslak mendille tırnaklarımı sildim ve collistarı alıp tırnaklarıma sürdüm ve yedirene kadar ovaladım. En sonunda kalyonumu da sürdüm.

Kuruması için beklemeye başladım. Sessizlikten sıkılınca parmaklarımın iç kısmını ritimli bir şekilde masaya vurmaya başladım. Zaten 5 dakikaya kururdu.

Saat kaçtı acaba? Duvarımdaki saate baktığımda şok oldum. Ben aşağı yukarı 1,30 saattir boştum. Bari hızlı kurusaydı da son yarım saat telefonumla oynasaydım.

Biraz daha öyle kaldıktan sonra kuruduğuna kanaat getirip ayaklandım. Telefonumu arka cebime, kupamı da parmaklarımın arasına alarak odamdan çıktım. Yarısını zar zor içtiğim kahveyi bırakmak adına ilk önce mutfağa gidip kupayı tezgaha koydum. Ardından salona geçtim ve koltuğa yayıldım. Etraf çok sessizdi. Acaba annem nerede diye düşünürken çalışma odasından yüksek sesler gelmeye başladı.

Bu ses kimden geliyordu? Yayıldığım yerden kalkıp dik bir konuma geçtim ve odağımı seslerin geldiği çalışma odasına çevirdim.

Kalbim ağzımda atıyordu çünkü en son bu kadar ses varken dadım beni cezalandırmakla meşguldu.

Kapı kapalı olduğu için ses oldukça boğuk geliyordu. Acaba gitse miydim?

Gitmeye gerek yok. Ya varsa? Yok. O zaman dinleyelim? Tamam da bari kapıya yaklaş.

İç sesim beni tahrik ediyordu ve lanet olsun ki ona karşı koymak içimden gelmedi için oturduğum yerden kalktım. Temkinli ve oldukça sessiz adımlarla koltukların olduğu bölgeyi geçmeye başladım. Nedensizce sürekli arkama bakıp önüme öyle dönüyordum.

Oldukça geniş olan salonumuzu geçip sonunda çalışma odasına ulaşmıştım. Kapının hemen yanındaydım ve kulağımı duvara koyup resmen bütünleşmiştim.

Bir süre sessizlik oldu. Sanki annem dinlendiğini anlamış gibi kısık seste konuştu. Sonradan ne olduysa bağırmaya tekrar başladı.

Çok boğuk geliyordu ses ama sadece şunu çıkarabilmiştim; "O benim kızım."

YalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin