🩸5🩸

39.4K 1.4K 758
                                    

🩸Bölüm sınırı:
280 Vote 300 yorum

🩸Bölüm Şarkısı:

Eels~ I need some sleep

Bugün ruhum bir depresif yazma isteğim sıfır.

Yazarken ruhumdan bazı dertler saçıldı satırlara :)

Keyifli Okumalar

Andaç Rohat Sezginay karşımda bir çocuk gibi kalmıştı. İri cüssesi sanki yanan bir mumun gövdesi gibi yavaşça eriyip gidiyordu.

Kulaklarıma tıkadığım ellerimi yavaşça serbest bıraktım. Mavi gözleri kısılmış ve dudaklarımdan dökülecek cevabı bekliyordu.

"Bilmiyorum." Güçsüz bir şekilde onun kemikli suratına doğru fısıldadım.

Bir yanım delice Bora için yanıp tutuşurken bir erkeğin beni ciddi anlamda sevmesini istiyordum. Çünkü babam bile beni sevmemişti.

Baba sevgisi görmeyen her kız çocuğu kendini değersiz hissederdi. Oysa değersiz olan biz değildik! Bize sevgi göstermeyen babalarımızdı.

Çocukken düşünürdüm. Kafamdan binlerce teori üretirdim babamın beni niye sevmediğiyle alakalı. Bunun cevabını biliyordum.

Çocuğunun annesini sevmeyen adam, ondan olan kendi canından kanından parçayı da sevmiyordu. Babam bunu bana küçük yaşta öğretmişti.

O, Sare Altunay'ı hiç sevmemişti.

Annem ise ona aşıktı. Çoğu zaman annemle aynı kaderi yaşadığımızı düşünüyorum çünkü beni sevmeyen bir adama delice aşıktım.

Şu an içerde sevdiği kadınla sözlenen adama aşıktım.

Gözyaşlarım sicimle yanaklarımdan dökülmeye devam ederken başımı olumsuz anlamda salladım.

Ben dün gece ondan vazgeçtiğimi düşünürken kendimi kandırmıştım. Ondan vazgeçmem için kalbimi söküp yerine bir avuç toprak sıkıştırsalar bile filiz verirdim.

Çünkü aptalın tekiydim.

Kelimeleri bir cımbız gibi ayıklayan mavileri bir cam parçaları gibi parladı. Andaç Rohat Sezginay kanayan ellerini sarı saç tellerimin üzerinden yavaşça çekip baş parmağıyla gözyaşlarımı bir bir temizledi.

"Kabuk bağlayan yaranı deşme," diyerek fısıldadı. Yüzüme bulaşan kan lekelerinin sıcaklığıyla dudaklarımın arasından hıçkırık serbest kaldı.

"Deşersen daha çok canın acıyacak, Ahu Altunay." Ahenkli ses tonuyla kurduğu kelimeler, uzun tırnaklarımla kazıdığım kabukların üstüne bir kalkan gibi serildi.

Andaç beni her şeyden korumak ister gibi elalarıma sarıldı. "Canım hiç bu kadar acımamıştı," Ses tonum o kadar çok titremişti ki kendim bile konuşan kişinin ben olduğuma inanmamıştım. "Ölüyorum sanırım."

Kalbimin sıkışmasıyla bir elimi göğsümün üzerine hapsettim. "Onsuz nefes alamıyor gibiyim," Karşımdaki tanımadığım adama bir bir açıldı sırlarım.

Günlüğümde yazdığım her anıyı ona sesli bir şekilde sundum. "Niye Esra?" Sorum karşısında kaşları çatıldı.

"Anlamadım." dedi dümdüz bir şekilde suratıma bakmaya başlarken.

Ş E H V E T L İHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin