ep.8: yeni ay ve ölü yıldızın tozları,

9 1 0
                                    

Hava, hafif hafif çiseliyordu. Güneş de yerindeydi ve güzel bir görüntü vardı gerçi.

Ağzımın kenarında sallandırdığım sigarayı aklıma takılan bir şarkının ritmine uydurdum. O haziran akşamından beri her içtiğim ve mezar gibi diktiğim izmaritlerin hepsini yok ettim. Tüm o hastalaşmış ve pis duygular yavaş yavaş vücudumdan fiziksel olarak ayrılıyordu sanki. Artık, ondaki izler kalkıyordu sanki.

Donghae, cidden inatlanmıştı bu konuda. "O çiçeğe nasıl baktıysan yenilere de bakabilirsin!" demişti.

Çok inançlıydı. Umut doluydu. Sözleri sahi ve sıcaktı. Hoşuma gidiyordu. Sanki her ağzını açışı, bana bahşettiği bir sarılma, bir ay ışığı, bir deşarjdı.

"Sarı krizantem... Mersedes gülü... Fulya çiçeği..."

Hepsinin yapısı, rengi, kokusu, sayısı... Onlara biçtikleri bir anlam ve özen vardı. Derin miydi, belki de. Yoğun muydu, öyle hissettiriyordu. Elimdeki tohumun bu denli ağır gelmesi, saçmalıktı belki de.

Hafif hafif çiseleyen yağmurda, açılacak çiçeklerinarasına kalbimi de yerleştirdim. Yıldızlarla yıkandıkça, ay ışığına doğruyapraklarını açsın diye.

'Çiçekler ve anlamları ile olan ilgim tamamen Mystic Messenger etkisi. Ve onları da hikayeye katmak istedim. Her ne kadar her sitede farklı bir anlam da sunsalar, aşağı yukarı aynı kapıya bir şekilde çıkıyorlar gibi.

someone came to my coffee shop today | eunhaeWhere stories live. Discover now