BÖLÜM 3 - GÜNEŞ DOĞANA KADAR

28 5 3
                                    

İşte tam şu anda ne yapacağımızı asla bilemediğimiz bir haldeydik.

 Adamlardan birkaçı silahlarını yerdeki kız ve oğlandan çekerek bize doğrultmuşlardı. Metisef beni hemen arkasına çekti ve bir adım geriledik.

"Kimsiniz dedim lan! Ne arıyorsunuz bu saatte burada?"

İkimiz de cevap veremiyorduk, Hızla buradan uzaklaşmalıydık fakat bunu kolay yoldan yapamayacağımız bir gerçekti. Adam oldukça iri ve sakallıydı, simsiyah bir takım elbise giyiyordu. Takım elbisenin açıkta bıraktığı boynu ve elleri ise dövme doluydu. Öyle öfke dolu bakıyordu ki göz göze geldiğimiz anda içimin titrediğini hissetmiştim. Metisef bir anda bana döndü, yüzünde garip bir ifade vardı. 

"Buradan kaçabiliriz ama ayak uydurmalısın." 

Kafam karışmıştı, aklında ne olduğunu anlayamıyordum.

"Büyü mü yapacaksın?" Sorduğum soruya gergince ve kısık bir sesle yanıt verdi.

"Hayır, insanların yanında büyü yapmanın çok büyük cezaları var ama peşimizdeki avcıyı kullanabiliriz."

"Nasıl?"

Karşımızdaki adamın havaya bir el ateş etmesiyle konuşmamız yarıda kesildi. Korkuyla adama bakarken, adamın artık tahammülünün kalmadığını hissediyordum. 

"Eh yeter ulan! Geçin siz de şöyle." 

Adam silahını bize doğrultarak yerdeki iki kişiyi işaret etti, yavaşça onlara doğru yürüyorduk. Metisef bir yandan adamın gözlerinin içine bakıyor bir yandan da bir şeyler mırıldanıyordu. O anda, boşta kalan kolumun tutulmasıyla ileri savrulmam neredeyse aynı anda olmuştu, yanıma gelen adamı fark etmemiştim bile. Aynı anda Metisef'te benimle savrulmuştu. İkimiz de neredeyse, yerdeki kız ve oğlanın üstüne yuvarlanıyorduk. Yere çöktüğümüzde onları daha dikkatli inceleme şansı bulmuştum. Oğlanı sanırım dövmüşlerdi, yüzü kan içindeydi, bilinci kapalı değildi ama açık da sayılmazdı. Kızsa epey korkmuş görünüyordu ve titriyordu. Neredeyse üzerlerine düşüyorduk fakat onun kılı bile kıpırdamamıştı.

"Koruyucu, işte seni buldum." Bu ses...

Yaşlı kadın cümlesinin sonunu kuvvetli bir ötüşle tamamlamıştı. Bizim olduğumuz sokağın tam girişinde duruyor ve tam olarak gözlerimin içine bakıyordu.

"O bir kuş!" dedim. Ne olduğunu henüz fark etmiştim.

Metisef bana döndü ve alaylı bir bakış attı. Şu an onun istediği şey oluyordu, bu kaçmamız için bir fırsat olabilirdi.

"Sen kimsin be kadın? Defol buradan."

Avcı görünüş olarak değil ama zihnen, yaşlı kadın kılıfını çoktan bırakmış gibiydi. Adama cevap bile vermeden bize doğru yürümeye başladı. Tepemizdeki adam sinirden delirmek üzere gibiydi, bir anda küfürler ederek havaya ateş etmeye başladı. Etrafımızdaki yirmi kişi ise, silahlarını bizimle yaşlı kadın arasında gezdiriyordu. 

"Bizi yakalamak için yapamayacağı şey yok, onları öldürecektir."

Ona döndüğümde, kendinden emin bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Ne demek onları öldürecek? Bunu yapabilir mi?"

Metisef bir yandan kargaşa içindeki silahlı adamları, bir yandansa avcıyı kontrol ediyordu. Sakin kalarak en uygun anı hesaplamaya çalışıyor gibiydi.

"Onun adı Tewtheri, onu tanırım. Yeraltının en acımasız avcılarındandır. Zevk için insan öldürürdü. Bu yüzden yeraltına sürülmüştü."

~TANRIÇA TÜYÜ~"Maat'ın Adaleti"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin