BÖLÜM 4 - DOĞRU AYİNİ YAPMAK!

24 2 1
                                    

Uyuyordum, yorulmuş bedenimin bütün ağırlığı taş bir zemine emanetti. Hiç ses yoktu, bir çıtırtı bile. Sanki karanlık yutmuştu tüm sesleri.

 Sonra bir çığlık sesi! Kaosun acı dolu çığlığı, intikamın iniltisi, bir canavarın doğuşu ve kötülüğün uyanışı... Büyük bir karanlık gözlerimi doldurdu, ardından kırmızının ateş tonu. Bir çift göz kaynayan ateşin içinden bana bakıyordu. Sanki baktığının ötesini görüyordu, sanki bana bakmakla kalmıyor, benimle bir oluyordu. Bağırmak istedim, gözlerimi kapatmak istedim ama bu imkansızdı. Ona teslim olmuş gibiydim, ondan kaçamayacağımı iliklerimde hissediyordum. 

Korkuyordum, belki de hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Ölmekten...

Bir kabustaydım ve bunun farkındaydım. Büyük bir karanlığın içinde, alevlerin ortasındaydım ve içimi titreten o bir çift gözün karşısındaydım. Ateş ciğerlerimi yakıyordu, gözümün görebildiği her yer kırmızıydı, kıpkırmızı. Gözlere odaklandım, korkunçtu ama tanıdıktı da. Sonra aniden kayboldu. Ne ağzım vardı ne de dilim, konuşamıyordum. Adımın seslenildiğini duyuyordum, yardım çığlıkları ve uğultular kulaklarımı delip geçecek gibiydi. Arkamdan bir karartının geçtiğini hissettim. Büyük, güçlü, kararlı ve acımasız bir karartının geçtiğini... Gölgesi beni yutuyordu. Korkarak arkamı döndüm ve ateşin içinden beni seyreden gözlerin sahibini gördüm. Bütün yıkımları, acıları ve ölümleri gördüm. Bütün çığlıklar bir olup tek ve acılı bir iniltiye dönüştü.

"Hayır!"

Gözlerimi açtığımda hala yerdeydim ve her yer karanlıktı, nefes nefese kalmıştım ve terlemiştim. Karanlıkta yüzünü seçemediğim biri gelip bana sarıldı. Bu Ahu'ydu. Oldukça sakindi ve sarılışı da bir o kadar yumuşaktı. 

"Sakinleş, kabus görüyordun."

Yavaşça kendimi ondan ayırıp teşekkür edercesine omzuna dokundum.

"Çok korktum, hiç bitmeyecek gibiydi."

Elini omzuma koydu ve hafifçe okşadı, bu tavrı bana hafifçe gülümsediğini hissettirmişti. Bir an, acaba onları orada bıraksak, sonları nasıl olurdu diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Belki de minnet duyduğu için böyle davranıyordu. 

"Diğerleri hala uyuyor mu?" 

Ahu evet diyerek beni onayladı ve ayağa kalktı. Sanırım Okan'ı uyandıracaktı. Ben kendimi toparlamak için yanaklarımı birkaç kez hafifçe tokatladıktan sonra ayağa kalkarak dikkatlice Ahu'nun tersi yönde ilerledim. Metisef'i uyandırmak istiyordum. Ona çarpmamak için yavaşça ve ayaklarımı sürüyerek yürüyordum ki zaten alanımız oldukça dardı. Neredeyse dört adım sonra hafifçe ona dokundum. Uyuyordu. Bu küçücük yerde çığlığıma nasıl uyanmamıştı merak ediyordum. Daha fazla beklemeden ona seslendim.

"Metisef, kalk."

Uyanmadığı için onu hafifçe sarsmaya başladım, bir yandan da ona seslenmeye devam ediyordum.

"Uyan haydi Metisef. Sabah olmuş olmalı." 

Metisef önce biraz kıpırdanıp ardından telaşla yattığı yerden doğruldu.

"Cahide, iyi misin?"

Sesi titrek ve cansız çıkmıştı ama korktuğu belliydi.

"İyiyim Metisef."

Metisef önce derin bir iç çekti ardından da aldığı nefesi seslice dışarı bıraktı.

"Öyleyse buradan ayrılma vaktimiz geldi de geçiyor bile."

Onu onayladığımı bildiren mırıltılar çıkardım ve onunla birlikte ayaklanarak Ahu ile Okan'ın yanına doğru ilerledim.

"Ahu, Okan iyi misiniz?"

~TANRIÇA TÜYÜ~"Maat'ın Adaleti"Where stories live. Discover now