BÖLÜM 7 - MISIR? MISIR!

4 0 0
                                    

"Allahım sen aklımı koru!" 

Ahu, bir yandan dualar edip bir yandan korkuyla pencereden bakarken, Okan'ın yüzünü gördüğümde gerçekten endişelenmeye başlamıştım. Hatse-Hup kapıyı açtıktan sonra yavaşça çekilmiş ve arabadan uzaklaşmıştı.

"Okan iyi misin?"

Okan bana asla dönmedi, hipnotize olmuş gibi camdan dışarı, uzun, kırmızı ve sıcak çöl toprağına bakıyordu. Ahu da abisine dönerek ona seslendi. Okan sanki bizi duymuyor gibiydi. Metisef ile göz göze geldik. Derin bir nefes alıp, ardından homurdanmaya başladı.

"Bu herif bunu hep yapacak mı yani?"

Sinirlenmekle gülmek arasında kalıp, ona susması için bir bakış attım.

"Hepimizin senin gibi sihirli güçleri olmadığı için üzgünüm. İnsan olduğumuzdan olsa gerek, yolculuk çarptı bizi."

Metisef tam Okan'a bakmak için dönerken, Okan'ın sesini duyduk.

"Vay amına koyayım!"

Ahu tam o anda derin bir nefes verip koltuğa yapıştı.

"Küfür ediyorsa iyidir merak etmeyin."

Ben de derin bir nefes vererek önüme döndüm. O anda Metisef kalktı ve bize bir dakika beklememizi söyleyerek arabadan indi. Hızla Hatse-Hup'un yanına gitti ve konuşmaya başladılar. Şimdi dikkat edince, oldukça yorgun göründüğünü fark ediyordum. Saçları dağılmış, üstündeki kıyafetler yer yer yırtılmış ve boynu morarmıştı. Sefter ile aralarındaki konuşmayı hatırladım. 

"Koruyucu olmayı hiçbir zaman beceremediğin için avcı oldun Sefter. Hiçbir zaman başka hayatların seninkinden kıymetli olabileceğini düşünmedin. Bencil olduğun için insanları korumayı değil de avlamayı seçtin. Bunun ne demek olduğunu anlayamazsın sen."

Sefter sinirle hırladı ve Metisef'i boğazından yakalayıp havaya kaldırdı. Konuşmaya başladığında kükrüyor gibiydi.

"Hayır! asıl sen, aciz ve yaratılıştan güçsüz olduğun için koruyucu oldun. O aptal, sefil ve ölümlü yaratıkları korumayı seçtin." 

Koruyucular ve avcılar. Tanrılar hem insanları koruması için koruyucular görevlendiriyor, hem de onları istediklerinde yok edebilmek için avcılar mı yetiştiriyordu? Şimdiye kadar karşılaştığım iki avcı gözlerimin önüne geldi. Sefter ölmüş olsa da Tewtheri hala bizim peşimizdeydi. Korkuyla irkildim ve başka bir şey düşünmeye çabaladım.

 Demek Koruyucu ya da  avcı olmayı kendileri seçebiliyorlardı ve Metisef koruyucu olmayı seçmişti. Acaba gerçekten insanları korumak istediğinden mi, yoksa yeteri kadar güçlü olmadığından mı koruyucu olmuştu? Bu düşünceyle birlikte Metisef'in bakışlarını üzerimde yakaladım. Yüzüme istemsiz bir gülümsemenin yayıldığını hissettim. Bakışlarında, yorgun, endişeli ama bariz bir cesaret vardı. Metisef tekrar Hatse-Hup'a döndü ve söylediği her neyse, Hatse-Hup bana bakarak gülümsedi. Onlar konuşmaya devam ederken ben arkamı dönüp Okan'a baktım.

"İyi misin Okan?"

Okan durdu, gözlerimin içine baktı ve derin bir nefes alıp geri verdi.

"Mısır'dayız öyle mi?"

Kafamı sallayarak mırıldandım.

"Aa, sanırım öyle."

Okan'ın yaşadığımız şeyi sindiremediği çok açıktı. Gerçi ben de nasıl bu kadar kolay alışabildiğimi her saniye sorguluyordum.

 "Böyle bir şey nasıl olur?"

Nasıl açıklayabileceğimi bilemedim. Daha kendime bir açıklama yapamamışken Okan'ın bu sorusuna verecek bir cevabım yoktu.

~TANRIÇA TÜYÜ~"Maat'ın Adaleti"Where stories live. Discover now