özel bölüm: doğum günü

439 39 20
                                    

"Anne!"

"Ah Tanrım, suratının haline bak!"

Shinobu, şok içinde Shin'nin çamurla kaplanmış suratına bakakalmıştı. On bir yaşında, aklı bir karış havada olan  meraklı bir çocuktu. Shinobu henüz yarım saat önce arkadaşlarıyla oynamak üzere dışarı saldığı çocuğunun bu haline şaşırmış ve temizlenmesi için onu içeri iteklemişti.

"Aradaşların ile oyunun umarım bitmiştir çünkü seni bu halde oraya yollayamam!" Shin annesinin onu banyoya sokma çabasına gülmüş, ardından aklına gelen şey ile meraklı mor gözlerini annesine çevirmişti.

"İşte olmamana şaşırdım. Babam bu haftasonu çalışacağını söylemişti. Hey, Shiyu nee-san da ortalıkta yok! Bugün de mi dershaneye gitti yoksa?"

"Uzun zaman sonra izin alabildim. Bu haftasonu ailecek bir yemeğe çıkabiliriz. Hem ablan için de iyi olur."

"Yetişkin olmak çok zor! Shiyu nee-san hep ders çalışıyor bu aralar." diye hayıflandı.

Giyuu hemen önünde kahvesiyle yürüyen Sanemi'ye yetişti. Üstünde kravatsız bir gömlek ve bir de  yelek vardı. Kollarının her tarafı yara izleriyle kaplı olan arkasdaşı dışarıdan kesinlikle korkutucu gözükmesine yol açabiliyordu. Sanemi simsiyah küçük göz bebeklerini koluna dokunanın kim olduğuna bakmak üzere diktiğinde gördüğü tanıdık yüzle ilerlemeye devam etmişti.

"N'aber?"

"İyi."

"Genya nasıl?"

"İyi. Çalışıyor işte."

"İyi, iyi. Kanae-san'a konuştuklarımızı anlattın mı?"

"Evet. Shinobu haftasonu izinliydi değil mi? Shin'e çalışacağını söylemişsin."

"Ah, açıkçası Shin sürpriz'i ağzından kaçırır diye korktum. Biraz saf bir çocuk biliyorsun." dedi Giyuu elini ensesine atıp.

Sanemi homurdandı. "Bilirim, bilirim. Himejima-san hep anlatıyor."

"Oh! Himejima-san ortaokuldakilere de mi ders vermeye başladı? Ne güzel!"

"Evet, ev ekonomisi derslerine girmeye başladı. Çocuklarla da arası oldum olası iyi olmuştur zaten- Hey İguro! Gelsene sen de, sabahtan beri bizden kaçıyorsun!"

Koridorda dolanan on beş ila on sekiz yaşındaki ergenlerle İguro minyon bedeniyle adeta kaybolurken ona bol gelen laboratuvar önlüğüyle onlara doğru yürüdü. "Sabah sabah siz iki avanak ne bağırıyorsunuz öyle bana?"
Aynı anda İgurou'nun boynunda uyuyan albino yılan Kaburamaru da gözlerini aralayıp baygın halde onlara bakıyordu.

"Kanroji sana anlatmadı mı?"

"Kochou'nun doğum gününden mi bahsediyorsun? Bu aralar konuştuğu tek şey bu." dedi maskesinin ardından güldüğü belli olurken.

Giyuu, evliliğin İgurou'yu bu kadar değiştirmesine hala inanamıyordu. "Birkaç malzeme almak lazım."

"Mitsuri hallediyor her şeyi, çocuklar bende. Giyuu sen pastayı al, Sanemi sen de Mitsuri ve diğerlerini alırsın." O sırada son ders zili çalmış, İgurou ve Giyuu alel acele ilerlemeye başlamışlardı. "Arabamı Genya'ya ödünç vermiştim-"

"Sorun yok benimkini al, öğretmenler odasındaki kırmızı anahtarlık!" diye bağırdı Giyuu kapıdan çıkarken.

"Salak herif ben renk körüyüm kırmızı ne be?"

Shiyu dershanesinin nihayet sona ermesiyle iç çekti. Kendini çok yorgun hissediyordu ve içinde tuhaf bir his vardı. Sanki bir şeyi unutmuş gibi. Babasıyla buluşmak üzere okula gitti. Arabası hala otoparktaydı.

Lisenin öğretmenler odasına giriğinde, babasını bulmayı beklerken, içeriden gelen homurdanma seslerini duyduğunda içerideki kişinin kim olduğunu hemen anlamıştı. "Dayı sen misin?"

"Ah, Shiyu... Burada ne yapıyorsun? Eve neden gitmedin?"

"Eve Babamla gideriz diye düşünmüştüm"

"Ah, Giyuu çoktan gitti. Baksana, ben seni bırakırım. Zaten teyzenleri almaya gitmem gerekiyordu. Şimdi, söylesene hangisi babanın anahtarlığı?"

"Bakayım, ha şuradaki. Üzerinde Kokoro'ya benzeyen bir köpek figürü var bak."

Kedi figürü olan anahtarlığı anahtarlarla dolu olan çekmeceden anında aldı. "Kokoro kim lan?"

"Anneme sahiplendirdiğimiz bir köpek. İlk başta kötü bir fikir gibi gelmişti- bilirsin, annem korktuğu için- ama bu sayede  üstesinden gelecektir."

Sanemi, Shinobu'nun oldum olası kabarık tüylü hayvanlardan nasıl da korktuğunu anımsadı. Eskiden de şimdi de değişen pek bir şey yoktu. Gerçi eskiden evlat edindiği bir köpek*¹ sayesinde az da olsa korkusu dinmiş gibiydi. Zamanla*² yaşadığı olayları unutmuş olmalıydı tabii.

"İyi, hadi gidelim artık. Kanae ağzıma sıçacak yoksa."

Giyuu'nun arabasına bindiklerinde Shiyu kucağına çantasını çekti, sonra da  telefonunu alıp annesine nerede olduğunu haber etti.

Pek de uzun olmayan bir araba yolculuğundan sonra herkes nihayet eve gelmişlerdi. Selamlaşıp herkes ilgi alanına yöneldiğinde, çocuklar her zamanki gibi odalarına, büyükler ise Shinobu'yu tebrik etmekle meşgullerdi. Shinobu doğum gününü unutmamış ve ne tür bir sürprizle karşılaşacağını merakla beklemişti.

Pastasını üfledi, çocuklarından gelen hediyeleri ve mektupları açıp hepsine kocaman sarılmıştı. Shin annesinin dünyadaki en havalı anne olduğunu düşünüyordu. Shiyu da ondan farksız değildi.

"Sıra bende." Giyuu elindeki kıpır kıpır paketle Shinobu'ya döndü. Yıllar önce ona verdiği kelebek toka hala Shinobu'nun saçlarındaydı.

Kutuyu açınca içindeki kıpır kıpır yavru köpeği gördü. Normalde herkes korkup kaçmasını beklerdi. Ama o an Shinobu eski hayatında, Tomioka ile birlikte çıktığı görevi yavaş yavaş anımsamaya başlamıştı. Yoshi'yi.*³ Ona çok güvenmişti. Önünde duran yavru ona öyle çok benziyordu ki, göz yaşlarına hakim olamamıştı. Ona sarıldı. "Yoshi-kun..."

Bu hayatı boyunca aldığı en güzel hediye olmuştu.

"Onu nasıl buldun Giyuu? Nasıl?" Hala inanamıyordu.

"Ben değil o beni buldu. Birden peşime düşüp ayaklarımın arasında daireler çizmeye başladı. Pantolunumu çekiştirdi, ısırdı. Ben de onu hatırladım."

"Ne yani? Adı Kokoro olmayacak mı şimdi!" dedi Shin meraklı gözlerle ona bakarken.

_

dgko shinobuu 🎉

*¹: hotel chesham kitabıma gönderme hehe

*²: zamanla dediği reenkarne olunca unuttu ya onu diyo.

*³: yoshi hotel chesham kitabında birlikte gezdiğimiz köpeğin adı.

btw bu doğru sanemi harbiden renk körü. hangi renkleri göremediğini bilmiyoruz ama protoanopia (yeşil ve kırmızı soluk gözüküyo yani) burada.

neys bb gorusuruz

𝑡ℎ𝑒 𝑏𝑢𝑡𝑡𝑒𝑟𝑓𝑙𝑦 𝑙𝑎𝑑𝑦 ↬ giyushino ✓حيث تعيش القصص. اكتشف الآن