3. Bölüm

2.4K 220 83
                                    

İyi okumalar. 🤍

•••



Duraksama. Durmak. Dur, diyebilmek. Susmak ama susamıyorsun. Susuyorsun. Başında olağanca bir karmaşa, neyi uğulduyor böyle? Can kıyımda bir ilmek, boynumun yaslanmış yerine evvelim olanın halesini doladı. Melektim, az öncesinde. Semaya yükseldim. Elimle yıldızlara dokunacağımı düşündüm. Uzandım. Ama dünya, kulağıma fısıldadı.

"Jimin," diye sıktı ilmiği, gökten düştüm. Nefes almaya devam ettim. Kendimin öldüğüne şahit oldum. Bir kez daha, "Jimin," diye inledi. Ölü olduğumu hissettim. Şimdi bu yatağın içindeki mezarın içindeydim. İçime gömülmüş olan katilim ile üstelik.

Dudağının verdiği hoyratlıktan, zehir misali tenime tenime düşürerek yaktığı ateşten kaçmaya çalıştım. Ama yapamadım. Dudaklarım aralandı. Ölünün göz yaşları süzüldü yanlarımdan. Ne sahipsizdi oracıkta düşüveren, özgür olduğunu hissederek göçüp giden şu birikintilerim.

Ellerim o inci hanenin güzel tutamlarından kaydı şimdi. Saçlarının şifa olduğunu düşürdüm, keza dengimdi. Canımın havliydi. Şimdi kan üryan oldu oradan. Dönemem de geri. Kendi ellerim, kendi mezarımın üzerine düştü. Hissiz bir balon ağrıyarak geldi o başa kondu. Patladı, daha ben nefes almaya çalışamadan. Boğdu beni. Beni kendimle boğdu.

Parmaklarının seyri çehremden kavradı. Bu bir hoş geldin diyemeden bir vedanın sesi oldu. Çalıyordu, o piyanonun üzerinde duran parmakları benim bam notalarımı bulmak adına. "Dokunma," diye fısıldadım. Ama görmezdi ki artık beni gözleri.

Ah, ben ne aptalmışım oysaki. Ben ne körmüşüm öyle. Kötülükler gizlenmiş benim hayatıma. Şimdi kıyamet yerinden hallice olan yerinden, düşünemiyordum da ilerisi olana. Kalbim sızlamıyordu ki benim. Sızlanmanın ne demek olduğunu bilirdi orası. Bu bambaşka bir şeydi. Bu hissi sevemedim. Oysa ben ondan gelen her şeyi sevecek gibiydim.

Yanıma düşmüş olmasıyla, beni kendi elem ağıtıma düşürürken gözleri kapandı. Benimde öyle kapansın istedim. Kapansın ve açılmasın. O an sadece bitsin istedim. Rüyalarıma giren bu kötürüm özlem bitti, meğerse daha hiddetinden sallanacakmış benim kışımın ayları yerinden. Bahar göremeden bir kış daha gelecekmiş. Ömür sürecekmiş belli ki.

Ama benim gücüm yoktu ki. Ben un ufak kaldım. Bacaklarım sızladı. İçimde halen onun bıraktığı boşluk hissi. Ki ben az önce, en yakın arkadaşımın ismini dillendiren o adam ile kendi ihanetimin boylu boyunca çarşafını sarıp kefen yaptım. Şimdi ne yana dönsem ihanet kokardı. İhanetin kokusu en çok bana'ydı. Çünkü onunla birlikte kendi kokumu da aldım.

Ucuz hissederek kalktım oradan. Uyuya kalmıştı. En çok bu halinin nasıl olduğunu merak eder dururdum ben. Göz kapaklarımın nimetinde, o benden kaçmış gözlerinin bir açılıp kapanması ile ben onu kapanmış gözlerinden, gece yatmadan önce düşler ve öylece yanımda uyuduğunu düşlerdim. Öperdim en nihayetinde kapanmış gözlerinden.

Ancak şimdi, gözlerim kıyıp da bakamadı oraya. Bir mecal bulup da eğmiş başını yüceltemedi. O bedenin tüm çizgilerine dokunamadan, serçe parmağımın üşüyen yarası ile dokunamadan, ardına bakmadan gitmek istedi. Gitmeliydim. Gidecek yerim de yoktu ki artık benim. Boynumda kaldı onun tadı. Şimdi dört bir yandan asılıp bulmaya çalışacaktı beni. Mührü, işaretini bozacaktı. Ama ben, nasıl ihanetimi açık edecektim ki bir diğer sevdiğime?

Ne zormuş, ah ne zormuş. Kalp ile verilen mücadele. O kalbin içinden bir başkasının yansımasını görmek isteyen birine o oluvermek. Büyük tövbekar oldum, kendim dışında biri onun için olacağım diyen sözüme.

his name on your lipsNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ