28. Bölüm

913 75 44
                                    

Yazdıklarımın karşısında aldığım değer beni çok üzüyor. Bölüme yorum sınırı bırakıyorum üzgünüm. 

sınır: 150

İyi okumalar 🌻



"En çok düşündüğümüz kelimeyi en az kullanmaya bizi mecbur eden gururumuzu aldatmak için, sevmek fiiline sözden başka ifade şekilleri ararız."

Nizamı ölçülmeyen bir yola düştüğümde, tereddüt hissi buluyordu beni. Yüzünün ayanını göremeyişimden, bana nice kaldığını bilmeyişimlerimden ötürüydü. Ben ki; az öncesinde masada gücüm yetse herbiri ile savaşacak iken hemen önümden ilerleyen, elimi tutarak bana ezeli basamakları tek tek çıkaran adamın peşinden ilerliyordum peşin sıra, yenik düşmüşçesine.

Nefesimi sıkça tutuyor ve veriyordum. Çünkü onun daha sakinleşmediğini bilirken, söylediğim bu fütursuz yalanın büyüklüğü yüzünden banada pay biçilecek diye korkuyordum. Ama o da duymuş olsaydı benim duyduklarımı, böyle yapardı diyerek avutmaya çalışıyordum kendimide bir çare.

Yüzüne milyon kez bakmayı isterken, durdurdum kendimi. Ona eşlik eden sancımda, ara katı geçip en üst kata çıktığımızda tüm gerginliğin en aşağıda kaldığına inanarak derin bir nefes aldım. Bunu yapmazsam boğulacak gibiydim. Ve Taehyung bana karşı tek bir kelime etmezse kendimi ona karşı nasıl savunacağımı düşünüyordum.

Girdiğimiz koridorda sağdan ikinci kapıya yönlendirirken beni, aslında tüm bu saçma tartışmaların hiçbiri yaşanmış olmasaydı nasıl heyacan dolu olacaktım onunla bu şekilde hareket halinde iken. Nitekim onun odasına gidiyordum. Onun en mahrem yerine, saçlarının tel tel dökülerek dağıldığı bu zeminin üzerine.

Açılan kahverengi ahşap kapının ardından ilk önce kapalı perdelerin, koridordan vuran ışık sayesinde görürken geniş odanın içinde sade, düz gri bir yatak beni karşılamıştı. Onun istediği gibi sakince içeriye doğru ilerlediğimde, kendisini de içeriye atarak kapıyı ardından kapattı. Lambayı açtı. O zaman Taehyung'un da tıpkı benim gibi odasının içinde kitaplardan dolma bir kütüphanesinin olduğunu gördüm. O manzara evdeki tüm şatafatın içinde gerçek bir sıcak, canlı dururken duvarlarda canlı birkaç el emeği göz nuru görünen gün batımını gösteren yamaçların olduğu çizimler ile karşılaştım.

Onunla ilgili daha fazla detayı bilmek, dokunduğu varsa üzerine parmaklarımın izini geçirmek istiyordum. Ancak bunu yapmayacak önemli bir durumun içindeyken, onun hemen arkamda sesli bir şekilde aldığı nefesle ona döndüm. Bununla dikkatimi çekmek istediği belliydi.

Gözlerimi gözlerinde yakaladığı gibi, "Neden böyle bir yalan söyledin Jungkook? Sen ki hayatımda gördüğüm en dürüst ve dürüstlüğe önem veren insansın." diye bana karşı hüsrana yakın olan sesini işittim.

Korktuğum durum ile sınanıyordum. Ama ona kendimi anlatırsam, en azından ifade edebilirsem anlayacağını umdum

"Görmüyor musun Taehyung?" Dedim hararetle. Ortada olan durumu benden çok daha iyi bilirken gözlerinin dikkatle bana çevrili duruyor olması kendimi ifade edeceğim kelimelerin neslini tüketiyordu. "Bunu söylemeseydim, bize engel olacaklarını göremiyor musun?"

"Jungkook sence onlar benim çokta umrumdaymış gibi mi duruyor?" Dedi, sahiden de öyle olmadığını izah ederken. Ben sadece bize karşı kullanmayı istedikleri o zorbalığın önünü kesmek istemiştim.

Ben onun gibi alışkın değildim. Ben onun gibi bu ailenin düzenine yatkın değildim. Benim dünyamda gerçek duygular vardı. Sahte ifadeler ve ona yol gösteren düzenbazlıklar yoktu. Bu nedenle şaşkınlığım ve taşra olan yönüm, bu denli yetişkin insanlarda gördüğü kötülükle kabarıyordu.

his name on your lipsWhere stories live. Discover now