24. Bölüm

1K 79 56
                                    

İyi okumalar 🌻

Göçük verdiğim imtiyazlarına karşı minnet duygusu taşıyordum. Güzel anıların çok olduğu bu yerde, sonu kötü biten bir son bırakmıştım buraya. Ama oradaki tüm lekeleri elimde tuttuğum zampara ile söküyordum. Bunu nasıl mı yapıyordum? Beni huzursuz eden tüm düşünceleri kafamdan atarak. Karamsar geleceğime, şimdiki zamanı sığdırarak yapıyordum.

Tanıdığımı sandığım sevdiğimi, yeniden tanımaya çalışarak yapıyordum bunu.

Karşımda duran adama ilgi dolu ve merak kokulu gözlerle bakıyordum. Endişemi silip süpürmek içinde akşam yemeği için gideceğimiz yere, onun ailesi hakkında çokça fikri olmayan beni aydınlatsın istiyorum. Bununla, "Bana biraz ailenden bahsetmek ister misin? Açıkçası senin dışında bildiğim biri yok. Merak ediyorum. Evine gittiğinde kimlerle nasıl muhattap olacağımı bilmek istiyorum." diye sordum sakince.

Hafif bir tebessüm etti. Bununla gizledi çoğu şeyi. Sıkıntısını diye düşündüm ve ortaya yeni bir hay getirerek, "İlk önce kendimden mi başlasam... ha?" dedi. Sesi sıcak ve alaylıydı. O istifin bozulmasına müsaade etmeden, "Olur, çok daha güzel olur." diye yanıtladım onu. Çünkü bu yaklaşımı ona karşı güdülmesi ihtimal olan çekingenliğimin düzenini bozuyordu. En azından onunla hiçbir şey iyiye gitmiyor demektense, biz iyiye gidiyoruz diyebiliyorum.

Ve mahmuru olduğum gözleri uzaklara dalmışçasına bana bakarken, gözünün önüne bir resim getiriyordu. Oradan yansıyan ben olsamda. Bununla sırtınıda geriye verdi. Rahat bir görüntüsü vardı. Sesi de o rahatlığı taşıdı. "Kim Taehyung, hayatında görüp görebileceğin en yakışıklı adam." Diye girdi söze. Böyle bir açılış beklemediğimden, bu komik hali için gülecek oldum. "Sözlerime inanmıyor musun yoksa?"

Dudaklarını büzen, karşımda çocuklaşan Taehyung'a karşı gardım iniyor ve ben ciddiyet namına bir kelam bulamıyordum. "Hayır, inanıyorum tabii ki." Dedim ciddi olmaya çalışarak. Lakin olamadım ve o da bu tutumuma çokta takılmadı. En iyisi ona ayak uydurmaktı diye düşündüm. Bu sebeple onun sevmesini umduğum şekilde konuşmaya çalıştım. "Sadece beni bu adamla tanıştırmak istediğine emin misin? Çok yakışıklıymış, ya aşık olursam?" Tatlı çıkmasını umut ettiğim tınıyla.

Taehyung'tan anladığım bir şey varsa da, kesinlikle ona aşık olmamdan dolayı fazlaca zevk aldığıydı. Veyahutta ona her daim aşk dolu olmam, anladığım kadarıylada sevgisiz ve körpecik kalbini hızlandırmamdı. Yanakları ısınıyordu. Gözümün limeleri ona bunca zaman sonra kavuştuğu için hiçbir detayını kaçırmadan seyrediyor ve seyrettiği yerden anlam bulma umuduyla çokça seviyordu. "O adam dünyanın en şanslı adamı hisseder kendisi." Demesi yüreğimi hiç bilmediğim sancılar içinde sıkıp bıraktı. Ona olan sevgimi bir lütuf olarak gördüğü içindi.

En azından diyordum, en azından aşkıma karşı saygısı vardı bu adamın. Saygının olduğu yerde sevgide vardır. Kalpler en azından kırılmazdı. Onarılmayacak kadar yara almazdı. Benim yara alacak yerim kalmadı, öyleyse ilk bu adamın saygısı gerekti. Sonra doyasıya iyileşeceğim sevgisi.

Onun hakkında çok şey bilmek istiyordum. Açtım, sussuzdum. Onca birikmiş hatıranın içinde şu an karşımda duran bu adam çok yeniydi. Her haliyle kabul yüreğime bir vesselam gibi çöktüğünden, heyecan doluydum. Ona karakterine arzu doluydum.

O aç duygularımla,"Peki bu adamın yakışıklı olması dışında ne özelliği var?" diye sordum.

Güldü bu isteğime. Oyuna oyun dedi ve kendisini övmeye başladı. Her anlamda. "Zekidir, çalışkandır, hırslıdır, çok mütevazi birisidir,  müziği sever, sanata ilgilidir... gizemlidir, havalıdır, sahilde gezmeyi sever ve gelecekte ülkenin en önemli şirketin sahibi olacak." Diye sıraladı kendisini. Ama tüm saydıkları benim onda gördüğüm Taehyung değildi, belki sahilde gezen bir Taehyung, uzanıpta elini sıkıca tutacağım ve gözlerinde bana benzeyen bir aşkı göreceğim bir adam olabilirdi...

his name on your lipsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin