13. Kahvaltı

567 63 12
                                    

İyi okumalar...


"Günaydın?" Tereddütlü bir ses tonuyla salona girdiğinde mutfak tezgahının önündeki kıza şaşkınlıkla baktı Jimin.

"Günaydın Jiminie. İyi uyudunuz mu?" Jimin onun sevimli konuşmasına kaşlarını çattı.

"Sen iyi misin? Ne bu neşe sabah sabah?" Doyeon tabaktaki pankekleri işaret etti.

"Kahvaltı hazırlıyorum size. Azgın kuzenim uyandı mı?" Diğeri konuşamadan sevgilisi arkadan beline sarılmıştı.

"Hayırdır? Ev sana kalsın diye bizi zehirlemeye mi karar verdin? Kira kontratı benim üzerime bak, haberin olsun." Doyeon ona gülümsedi, tehditkar bir gülüş olduğunu karşısındaki çift biliyordu.

"Gidin pijamalarınızı değiştirin. Çok önemli bir misafirimiz var kahvaltıya." Taehyung Jimin'i bırakıp ona doğru bir adım attı.

"Başlatma misafirinden. Zaten çöktün evimize karabasan gibi, bir de misafir mi getiriyorsun? Seni halama şikayet ederim bak itle kopukla geziyor diye. Gelip geri götürür." Jimin kolunu dürtünce ona dönmüştü. "Yalan mı? İt kopukla geziyor."

"İt kopuk dediğin kişi benim iş arkadaşım." Gözlerini devirdi uzun boylu. Sevgilisi onun daha fazla bir şey söylememesi için kolundan çekiştirip odasına sürüklemişti bedenini.

"Ne var ya? Haksız mıyım? Söylediğimde hiçbir yanlış giremiyorum ben." Kollarını önünde bağlarken pijama üstünü çıkaran Taehyung'u izledi Jimin.

"Gayet de yanlış şeyler söylüyorsun. Jungkook kötü biri değil. Ayrıca tehlikede olan da Doyeon değil bence, Jungkook. Çocukla ilk karşılaşmasında onu boğmasını istedi ya. Kaçmadığına şükret çocuğun." Üstüne gömleğini geçirerek düğmelerini iliklemeden Jimin'in önüne geçti mimar. Onun düğmelerini iliklemeye başladı anında diğeri.

"Sevmiyorum ben o kas yumağını. Sürekli aklıma seni tuttuğu zaman geliyor." Üstten üçüncü düğmede Jimin'in elleri duraksadı.

"Arkadaşım o benim Taehyung. Bunun bir ilerisi ne? İş mi değiştirmemi isteyeceksin? Maçoluğa girer bu yalnız, maçolar hiç benim tipim..." Kalın dudakları Taehyung tarafından kavrandığında iç çekti. Ağzını aralarken sırtını duvara biraz daha yaslamıştı. Islak bir sesle ayrıldı et parçaları. Jimin bir kez daha konuştu. "Ne diyordum?"

"Maço olduğumu söylüyordun." Taehyung boğuk bir tonda fısıldadı. Derin bir nefes aldı duvara yaslanan adam. "Jimin, sence Jungkook'tan Doyeon'u bu akşam götürüp geri getirmemesini isteyebilir miyiz?"

"Yani öyle bir düşüncesi varsa bizim istememiz gerekmeyecektir bence." Yüzünü biraz daha ona yaklaştırdı uzun boylu.

"Hayır, bir şey bulabilir miyiz diyorum. Gece geri gelmemesini sağlayacak bir şey." Jimin göz devirdi.

"O senin kuzenin şapşal, ölmesini ister gibi konuşmasana." Beli sertçe kavrandı ve vücudu Taehyung'unkine tamamen yapıştı.

"Bu gecelik diyorum Jimin, anlasana. Yarım kalan bir işimiz var. Tamamlamazsak öleceğim." Kollarını onun boynuna dolamış, burunlarını temas ettirmişti Jimin.

"Tamamlayalım o zaman yakışıklı." Dudakları birleşmek üzereydi, evin içinde Doyeon'un sesi yankılanmasa yeniden öpüşeceklerdi.

"Jungkook kapıdaymış! Gelsenize be sevişengiller!"

Taehyung sesli bir nefes bıraktığında Jimin onu gülerek elinden tuttu ve salona çekiştirdi. İri gözlü çocuk dış kapıdan giriyordu. Jimin ve Taehyung'u görünce el salladı hafifçe. Yakınında olan Doyeon'u ise belinden kendine çekip yanağını öpmüştü. Kız hafifçe gülümsedi onun bu yaptığına.

"Günaydın herkese. Doyeon kahvaltıya çağırınca kıramadım, böyle damdan düşer gibi oldu ama..." Anında onun sözünü kesti Doyeon.

"Ya ne damdan düşmesi? Hiçbir şey diyemezler, burası benim de evim. Beğenmeyen gitsin." Taehyung kollarını önünde bağladı ancak Jimin'in bir kolu onun beline sarılmıştı.

"Hadi geçelim masaya sevgilim." Kısa boylunun sevimli konuşmasıyla biraz gevşedi omuzları. Jimin'i yanında sürükleyerek sandalyeye yerleşti. Ancak tahmininin aksine, Jungkook'un gözleri Doyeon'dan başka bir yöne bakmıyordu.

"Jungkook, yesene." Jimin'in sesiyle irkilmişti kaslı çocuk. Doyeon konuşurken ondan bir an bakışlarını çekmemiş ve önüne konan tabağı neredeyse unutmuştu.

"Hey, bana bakmayı kes." Doyeon'un yüzüne dokunarak kurduğu cümleye gülümsedi.

"Bu akşam bir yerlere gitsenize siz." Taehyung lafa o kadar ani girmişti ki içtiği kahve Jimin'in boğazında kaldı. Onun sırtına vururken endişeyle yüzünü süzdü diğeri. "İyi misin? Jim?"

"İyiyim, iyiyim." Derin bir nefes alıp başını iki yana salladı Jimin. "Sorun yok iyiyim. İnsanları kovar gibi konuşmasan keşke hayatım."

"Kovar gibi değil, direk kovuyor bu bizi. Babana seni şikayet edeyim de azarlasın bir güzel. Hain kuzen, aile bağından habersiz şerefsizin teki olmuşsun böyle uzaklara gelince." Jungkook saydıran kızı sakinleştirmek amacıyla omzuna dokundu.

"Aslında Taehyung hyungun böyle demesi iyi oldu. Ben de planın yoksa akşam bir parti var, ona gidelim diyecektim sana." Sonra Jimin'e baktı. "Jimin, siz de gelmek isterseniz..."

"Yok, sağol. Biz evde kalmayı planlıyoruz bu akşam, değil mi hayatım?" Taehyung onun uzattığı eli tuttu.

"Evet. Bizim yapılacak işimiz var evde." Doyeon boşalan kahve fincanını yeniden doldurmak için makineye giderken mırıldandı.

"Tamamlanacak iş desene sen şuna. Sevişeceksiniz, bilmiyoruz sanki." Jimin kıza dişlerini sıkarak bakmıştı. Omuz silkmekle yetindi uzun saçlı. "Tamam, olur. Partiye gitmiyorum geldiğimden beri. Eğleniriz biraz."

"Evet. Hatta gece de al evine götür şunu Jungkook." Taehyung'un elini havada sallayarak kurduğu cümleye sırıtıp Jungkook'un yanına oturdu Doyeon yeniden.

"Ya, bir de çakarsın bana." diye mırıldandığında masadaki diğer üçünün bakışları irileşti. Doyeon omuzlarını dikleştirip yargılayan gözlerini onlara dikti. "Ne var? Açık konuşmak ne zamandan beri suç oldu?"

Eh, Jimin buna ilk gülen kişi olmuştu. Doyeon'un açık sözlülüğüne alışmış da olsalar, her seferinde çıtayı yükseltmekten geri kalmayan kızın gece sonunda hedefine ulaşacağını en iyi yakın arkadaşı Park Jimin biliyor olmalıydı.


Sonraki bölüm YeonKook bölümüdür :)

numb ~ vminTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon